MATROCK Forum
İÇERİĞİMİZİ SADECE ÜYELERİMİZ KULLANABİLİR
Merhaba MatRoCk FoRuM'un tüm Hizmetlerinden Faydalanabilmek Ve Paylaşımlarda Bulunmak İçin Lütfen Kaydolun
Ayrıca ForumSAyfamızda Degişikliklere Gidiyoruz! ! ! İçerigimizi Dahada Genelleştiriyoruz İşimiz Zorlaşacagından Modaratorler Alınacaktır Forum Sayfamıza Bilginize

Join the forum, it's quick and easy

MATROCK Forum
İÇERİĞİMİZİ SADECE ÜYELERİMİZ KULLANABİLİR
Merhaba MatRoCk FoRuM'un tüm Hizmetlerinden Faydalanabilmek Ve Paylaşımlarda Bulunmak İçin Lütfen Kaydolun
Ayrıca ForumSAyfamızda Degişikliklere Gidiyoruz! ! ! İçerigimizi Dahada Genelleştiriyoruz İşimiz Zorlaşacagından Modaratorler Alınacaktır Forum Sayfamıza Bilginize
MATROCK Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Epik Tiyatro

Aşağa gitmek

Epik Tiyatro Empty Epik Tiyatro

Mesaj tarafından Yönetici Perş. Mart 12 2009, 19:25

Epik Tiyatro


Yanılsamacı tiyatronun seyirciyi sahnedeki karakter ve olaya
özdeşleştiren duygusal yaşantısı karşısına, maddeci diyalektiğin tarih
bakışı açısını sağlayan ve seyirciyi gözlemde bulunan bir üçüncü kişi
durumuna getirerek onun usçul yönelişte karar vermesini sağlayan
tiyatro anlayışı.
Yönetici
Yönetici
Administrator

Administrator

Erkek
Mesaj Sayısı : 657
Doğum tarihi : 18/05/92
Yaş : 32
Nerden : İzmir
Takım : Epik Tiyatro Fenerb11
Memnunmusunuz ? :
Epik Tiyatro Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Epik Tiyatro Right_bar_bleue

Ruh Hali : Epik Tiyatro Sinirl10
Reputation : 8
Kayıt tarihi : 13/01/09

http://www.matrock1.tr.gg

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Epik Tiyatro Empty Geri: Epik Tiyatro

Mesaj tarafından Yönetici Perş. Mart 12 2009, 19:26

Brecht'in epik tiyatrosu

Bertolt Brecht : 1898-1956 yılları arasında yaşamış, tiyatronun
işlevini politize eden bir estetiğin, Epik tiyatronun kurucusu, oyun
yazarı, yönetmen ve şair. " Herhangi bir tiyatro ansiklopedisinde
Brecht hakkında karşımıza çıkabilecek bilgiler bu şekilde
özetlenebilir. Brecht anıldığında akla ilk gelen Epik Tiyatro kavramı
ve bu kavramla ilişkili bir takım tanımlamalardır : özdeşleşme yerine,
yabancılaştırma; duygu yerine, akıl ; büyüleyen yerine , anlatan bir
tiyatro. . .

Epik Tiyatronun sınırları en belirsiz,en kaba tanımı şöyledir :
"İnsanların toplu eylemlerinin -savaş, çıkar kavgaları, tarihsel
olaylar, çağdaş sorunlar-örneklendirildiği ve tartışıldığı tiyatro. "
Bu tiyatro anlayışında Yabancılaştırma biricik koşuldur ve tiyatronun
oyunculuk, reji, dekor, müzik vb. bütün öğelerine nüfuz etmelidir.

Brecht Yabancılaştırma kavramını ilk kez 1936'da yazdığı "Çin Oyununda
Yabancılaştırma Etkileri" adlı yazısında kullanmıştır. Getirdiği
tanımlama ise şöyledir : "Anlaşılması amaçlanan olgunun, alışıldık
bildik olandan soyutlanarak, şaşırtıcı, beklenilmedik olana
dönüştürülmesi. " Böylece seyirci oyunu izlediği bilincini yitirmeden
sahnede gösterilenler üzerine düşünme olanağını bulur.

Toplumsal kavgaların ve dönüşümlerin çok ani yaşandığı, gündelik hayata
da, sanata da doğrudan etkide bulunduğu bir dönemde yaşamış ve yazmış
olan Brecht; tiyatro anlayışını sürekli gözden geçirmek zorundadır.
Tiyatro yapmasının koşulları sürekli değişmektedir. O'nun farklı
tarihlerde yazılmış iki yazısını okuduğumuzda, iki ayrı yazarın
polemiğiyle karşılaşıyor gibiyizdir. Yani, Brecht, Brecht'i
yadsıyacaktır. Dolayısıyla; Brecht'in oyun yazarlığı ve tiyatro
anlayışı üzerine çalışılırken referans alınması gereken nokta O'nun
teorik yazılarından çok oyunları olmalıdır.

Oyunlarındaki arayışları üzerinden Brecht'i dönemselleştirmek istersek,
Brechtyen bir tiyatronun gelişimi şöyle aşamalandırılabilir:

1-İlk Şiirler, İlk Oyunlar, İlk Girişimler - 1898-1930
2-Didaktik Oyunlar ve İlk Sürgün Yılları - 1930-1938
3-Büyük Oyunlar, Amerika Sürgünü, Sürgünden Dönüş ve Berliner Ensemble'nin Kuruluşu - 1938-1956

1-İLK ŞİİRLER, İLK OYUNLAR, İLK GİRİŞİMLER (1898-1930)

Brecht, Almanya'nın taşra kentlerinden Augsburg'ta doğar. Orta
öğrenimini Almanya'nın savaşa hazırlandığı yıllarda geçirir. İlk edebi
girişimi lisede Alman milliyetçiliğini küçük düşüren bir denemesidir ve
karşılığı bir kınama cezasıdır.

Lise yıllarında anarşist şiirler yazar ve kentin radikal dergilerinde
yayınlanır. 1917'de Münih'te tıp fakültesine kaydolur. Savaş sırasında
cephe gerisindedir. Bu sırada edebiyatla ilgilenmeye devam eder.

Bu dönem yıkım yıllarını yaşayan Almanya'da ekspresyonist anlatımın,
sanatın her alanında doruk noktasında olduğu bir dönemdir. Grotesk bir
duygusallığa yer veren oyunlar tiyatro piyasasını allak bullak eder.

"Dünya anlaşılmaz, karanlık ve ölümcül bir dünyadir. Realite
aldatıcıdır ve bu aldatıcı görünümün altındaki gerçekliği ancak yıkım
ortaya çıkarabilir. Hayatın asaleti ancak yıkıntılar arasından gün
ışığına çıkabilir. "Bu ifadeler, ekspresyonist anlatımın kabul gördüğü
ifadelerdir. Yıkıcılık sanatta kendisini formsuzluk, uyumsuzluk ve
irrasyonalite olarak gösterir. Klasik teknikler terkedilir. Grotesk bir
oyunculuk tarzı, plastik kullanım -mask, makyaj vb. - ön plana çıkar ve
olay örgüsü kesinlikle tutarlı, rasyonel bir akış izlemez.

Brecht'in ilk oyunu BAAL (1918) işte bu dönem içerisinde yazilir.
Şiirsel bir oyundur. Doğal iç güdülere ve anarşik bir cinselliğe övgü
niteliği taşir. 1922 yılında ikinci oyunu GECE ÇALAN DAVULLAR'ı yazar.
Bu klasik oyun tekniğine çok aykırı düşmeyen bir oyundur. Serim, düğüm
ve çözüm bölümleri vardir. Bildik bir temayı içerir : ayrılık ve
askerin dönüşü. Bir küçük burjuva ailesi kızlarını gelecek vaadeden bir
delikanlıyla evlendirme hazırlığındadır. Derken kızın savaşta öldüğünü
sandığı eski sevgilisi yara bere içerisinde yaşayan bir ölü gibi
çıkagelir, damat adayı ile geçirilmesi beklenen keyifli dakikalar suya
düşer. Oyun buraya kadar klasik bir oyun tekniğinin çok uzağında
degildir. Ancak, bu öykü ondan bagimsiz ikinci bir olay tarafindan
kuşatıldığında klasik çerçevenin dışına çıkılır. Geceyi tehdit eden bir
başka olay da, kentteki politik bir ayaklanmadır. Bu ayaklanma
kendisini, oyunun akışına eşlik eden davul sesleriyle ifade eder. Gece
Çalan Davullar'ın asıl çarpıcılığı sahnelenmesindedir. Plastik bir
kullanım hakimdir. Eski sevgili korkutucu bir makyaj içerisinde
sergilenir. Salonun girişinde, sahne önündeki pankartlarda "Burası bir
sahne ve siz de izleyicisiniz" yazısı vardır.

Bu oyundan sonra Brecht, faşizmin siyasal bir ikna aracı olarak duyusal
kışkırtmaya yöneldiği dönemde , sanatın bunun tersini yapması
gerektiğini söyleyerek; duru, zihni kışkırtan bir oyun tekniği
arayışına koyulur. Spor Tiyatrosu kavramını geliştirir ve bir boks maçı
metaforuna başvurur. İki boksör ve bir seyirci bir araya gelir. Seyirci
bütün kuralları, teknikleri, stilleri bilir. Bu metafor, Brecht'in yeni
tiyatro modelidir. Bu modelin ilk ve tek oyunu bir laboratuvar
çalışması olan KENTLERİN FUNDALIĞINDA (1923)'dır. Oyunda iki gangster
arsındaki mücadele sergilenir. Bu mücadelenin gelişimi sergilenirken,
mücadelenin nedeni üzerinde durulmaz. Brecht, sonraki yıllarında bu
tarz bir oyuna pek yer vermeyecektir.

1924'de kendisinin olmayan bir oyun üzerinde çalışır. Arayışları O'nu
Elizabethyen Tiyatro'nun temsilcilerinden Marlow'a yöneltir. Marlow'un
tarihi oyunlarından EDWARD II'yi uyarlar. Her sahnenin başlığı bir
projektör ya da tabelayla seyircilere iletilir. Artık seyirci ne
olduğunu değil, nasıl olduğunu merak edecektir ve pasif bir seyirciden
aktif bir seyirci konumuna gelebilecektir.

1925'lerde Politik Tiyatro' nun kurucusu Piscator ile ilişkileri
gelişir. Kadrosunda dramaturg olarak çalışır. Sosyalizan bir kimlige
bürünür. ADAM ADAMDIR (1926) adlı ilk marksist oyununu yazar.

Brecht'in Piscator Tiyatrosu ile en ciddi deneyimi, sonrasında yol
ayrılıklarının gerçekleştiği ASLAN ASKER ŞVAYK (1927) prodüksiyonudur.
Bu oyun sonrasında Brecht, "Tiyatro, edindiği teknik olanaklarla, ya
bütün artistik amaçlardan kendisini arındıracak ve politikanın
hizmetine girecektir, ya da kendisini yaşadığı çağın toplumsal
sorunlarını derinlemesine tartışmaktan alıkoyacak ve bütünüyle artistik
amaçlara yönelecektir. " Diye düşünmektedir. Yani tiyatro artık
eğlendirici ve öğretici amaçlarının ikilemindedir. Brecht, nasıl bir
oyun estetiği tiyatronun işlevini arttırır diye düşünür ve önerdiği ilk
biçim : Montaj Tekniği'dir. Bu teknik, öğretici öğeler ile eğlendirici
öğelerin çatışması türü bir yapı içerir. Bu teknikle yazılmış iki oyun
ÜÇ KURUŞLUK OPERA(1928) ve MAHAGONNY KENTİ'NİN YÜKSELİŞİ VE DÜŞÜŞÜ
OPERASI (1930)'dır. Brecht bu iki oyunu Yabancılaştırma Tekniği ile
yazılmış ve sergilenmiş ilk oyunları olarak tanıtır ve artık Epik
Tiyatro kavramını geliştirir.

Bu iki oyunundan sonra Brecht'in arayışları farklılaşacaktır. Buraya
kadar olan, ilkel bir Epik Tiyatro'nun gelişimidir. Şimdilik Brecht'in
hanesinde sadece Özdeşleşme yerine, yabancılaştırma tekniği sloganı
vardır. Bu teknik oyun yazımındaki bütün değişikliklerin anahtarıdır.
Sahnelemede ise, ışıkların, dekor değişikliklerinin gizlenmemesi, sahne
başlıklarının kullanılması, müziğin yadırgatıcı etkisi gibi buluşlar
yabancılaştırmaya hizmet eder. Diğer dönemlerinde yabancılaştırma
farklı tanımlanmaya başlanır. Oyun yazımında opera formundan, montaj
tekniğinden görece uzaklaşılır. Sahneleme buluşları kadar oyuncunun
tutumu üzerinde de durulur.

2-DİDAKTİK OYUNLAR VE İLK SÜRGÜN YILLARI (1930)

1930'larda Brecht şaşırtıcı bir girişimde bulunur. Faşizan eğilimlerin
güçlendiği, insanlarin hayatına doğrudan etkide bulunduğu bir dönemde
sanatsal olma kaygısından çok politik olma kaygısının savunulması
gerektigini iddia eder. "Estetik arayişlari, politik bir tiyatronun
önünü tıkamaktadir", öyleyse, "estetik, tiyatrodan kapı dışarı
edilecektir". Liselerde, fabrikalarda, sendikalarda insanların oynayıp
sergileyebilecekleri didaktik oyunlar yazar. Bunlar iyilik,
vatanseverlik, dindarlık temaları içeren kısa oyunlardır. (Baden Baden,
Evet Diyen Adam, Önlemler, Kuralla Kuraldışı gibi) Birey kavramı
yerine, toplumsal bir mücadelenin ürünü olan yığın-insan kavramını
eksen alır. Oyuncular sürekli rol değiştirerek oynar; oyuncular olayın
tanığı, seyirciler ise yargıya varacak insanlardır. Brecht sonradan, bu
oyunları politika ile tiyatronun arasındaki ilişkinin nasıl
olabileceğine ilişkin birtakım egzersizler olarak değerlendirir.

Brecht'in didaktisizmi ilk kez estetik bir form içinde kurgulamaya
çalıştığı oyun, MEZBAHALARIN JOHANNASI'dır. (1932). O döneme kadar
yazdığı en uzun oyundur. Dramatik bir nitelik taşır. 1929
Chicago'sunda, yoksul kesimlerle yönetici kesimin mücadelesi konu
edilir. Oyunda, Johanna adlı, iyiliksever, dindar bir kadın tasvir
edilir. Yoksul kesimlerden yanadır, ne var ki, hiçbir zaman onları
yoksullaştıran insanların karşısında yer almaz. Çünkü, dindarlığın,
tanrı sevgisinin ve ahiret inancının insanları dürüstlüğe teşvik
edebileceğine inanır. Yoksulların şiddet içeren eylemlerine karşı,
hristiyanlık inancını, yumuşaklığı ve insan sevgisini önerir. Son
nefesini verirken, bu tavrıyla aslında yöneticilerin yoksullar
üzerindeki hakimiyetini sürdürmesine katkıda bulunduğunu farkeder.
Vicdan azabı içinde ölürken şiddeti savunur. Dini bir iyiliğe,
dürüstlüğe ve inanışa karşı takınılan bu siyasal tavır, Brecht'in diğer
oyunlarında da sıkça yeralır, ama hiçbir oyunda bu oyundaki gibi
başlıbaşına konu edilmez. 1932'de Brecht benzer bir oyun girişiminde
daha bulunur; ANA. Bir Gorki uyarlamasıdır. Bir devrimci annesinin
sınıf bilinci kazanmasını konu edinir. Annenin içindeki 'Johanna' oyun
boyunca dönüşür ve bir devrimci haline gelir. Oyunun gösterimi
yasaklanr. Çünkü, Naziler iktidara gelir.

Nazi İktidarı ile birlikte Brecht'in ilk sürgün yılları başlar.
Amerika'ya gidene kadar iki önemli deneme de daha bulunur. Birincisi;
anti-faşist oyunlar, ikincisi; Aristotelian bir oyun: CARRAR ANANIN
TÜFEKLERİ (1937).

Ancak 1936'da Danimarka'da sahnelenebilen YUVARLAK KAFALAR, SİVRİ
KAFALAR Brecht'in ilk anti-faşist oyunudur. Oyun, Shakespeare'in Kısasa
Kısas oyunundan uyarlanma, faşizmin uygulamalarının hicvedildiği bir
güldürüdür. Hitler benzeri ırkçı bir dük insanları yuvarlak ve sivri
kafalar olarak ikiye ayırır. Bu oyun ile birlikte, popüler bir anlatım
tekniği olarak mizaha başvurulması tekrar gündeme gelir. 1938'de
yazılan 3. REICH'İN KORKU VE SEFALETİ ise propagandist bir yön içerir;
mizahın yerini politik saldırı alır. 1941'de tamamlayacağı, ama faşizm
karşıtı oyunları arasında değerlendirilebilecek olan ARTURO UI'NİN
ENGELLENEBİLİR YÜKSELİŞİ ise bu oyunların en niteliklisidir. Dramatik
bir kurgu oluşturulur ve faşizan eğilimin yükselişi kaçınılmaz bir
durum olarak değil, tarihsel olarak engellenebilir bir gelişim olarak
gösterilir.

1973'te yazılan CARRAR ANA'NIN TÜFEKLERİ, Aristotelian bir yapı içerir.
Brecht, bu oyunda Aristotelian Tiyatro'nun olanakları üzerinde politik
bir denemede bulunur. Aristotelian bir oyunun gerekli toplumsal
koşullar içerisinde provoke edici bir niteliğe bürünebileceğini
düşünür. Carrar Ana'nın Tüfekleri üzerindeki çalışmalarından sonra
Brecht'in büyük oyunlarına girişecek olması, bu oyunun ilginç bir deney
olduğunu gösterir.
Yönetici
Yönetici
Administrator

Administrator

Erkek
Mesaj Sayısı : 657
Doğum tarihi : 18/05/92
Yaş : 32
Nerden : İzmir
Takım : Epik Tiyatro Fenerb11
Memnunmusunuz ? :
Epik Tiyatro Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Epik Tiyatro Right_bar_bleue

Ruh Hali : Epik Tiyatro Sinirl10
Reputation : 8
Kayıt tarihi : 13/01/09

http://www.matrock1.tr.gg

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Epik Tiyatro Empty Geri: Epik Tiyatro

Mesaj tarafından Yönetici Perş. Mart 12 2009, 19:26

3. BÜYÜK OYUNLAR, AMERİKA SÜRGÜNÜ, DÖNÜŞ VE BERLINER ENSEMBLE'NİN KURULUŞU (1938-1956)

Brecht'in Avrupa'daki son yılları, epik bir tiyatronun olanaklarını
arttırmaya yönelik çabalarla geçer. pik bir tiyatronun sahnelemede
geliştirilecek teknik yöntemlerin zenginleştirilmesi sorunu olduğu
düşüncesinin dışına çıkar ve politik konjonktür ile doğrudan ilişkisi
olmayan ama arayışlarının yolunu açan büyük oyunlarını yazmaya başlar.
İlki, GALİLEİ'NİN YAŞAMI'dır (1938). Oyunda, Galilei bilimsel
çalışmalarını devam ettirebilmek için taktik bir davranışta bulunan bir
kahramandır. Brecht, Galilei'nin kahramanlığını epik bir tutum olarak
niteler. Çünkü, duygusal bir karşı çıkışın yerini akıllı bir başkaldırı
almıştır. Galilei çağdaşları tarafından korkak olarak nitelenir, ama
yaşamayı seçmesi bile başlı başına devrimci bir tutumdur. "yaşayarak
aslında ortaçağın kuyusunu kazar."

Epik Tiyatro artık sadece anlatan, ya da sergileyen tiyatro değildir.
Epik Tiyatro'nun sorumluluğu epik insanın oluşumuna katkıdır. Öyle bir
oyun sergilemeli ki, "tiyatro yine tiyatro" olsun insanlar eğlenmeye
gelsin ama bu eğlence başlı başına bir öğrenme olsun. Mizaha
başvurulduğunda, yabancılaştırma başlı başına bir eğlencedir. Çağın
insanı da en çok bu eğlenceden yoksundur, tiyatroda estetik sorunu
artık alternatif bir eğlence tarzının keşfedilmesidir. Böylece,
yabancılaştırma yeniden tanımlanır: "insanlara toplumsal ilişkilerin
değişebilirliğini ima eden bir yaklaşımdır, oyunun yapısına nüfuz
etmediğinde bütün çabalar boşunadır."

Oyunun yapısına nasıl nüfuz eder? Konu ettiği öyküyü kendi şizofrenisi
içinde kurgulayarak. Brecht, bunu kendi oyunlarında iki yoldan
gerçekleştirir. Birincisi, merkeze alınan bir karakteri bölünmüşlük
içinde sergileyerek: PUNTİLLA VE MATTİ (1941), SEZUAN'IN İYİ İNSANI
(1941). Sarhoşken pırlanta gibi bir insan olan puntilla, ayıkken zalim
bir toprak ağasıdır. "Hangi durum onun için zararlı bir tutumdur", ya
da "hangi yönü onun için hayırlıdır?" Yanıtı belirsiz bırakılır.
Sarhoşken, iyilikseverdir. Yoksullara, acizlere yardım eder. Ne var ki,
ayıkken de, dünyanın en kötü insanıdır. Çevresindekilere zarar verir,
uşağını, işçilerini zalimane çalıştırır. Brecht, öyle bir dünyayı ima
eder ki, insani değerlerden yoksunluk bir girişimciliktir, ama insani
değerlere bireysel bir dönüş, bir tür "Johanna olma arzusu" bu
girişimcilik karşısında alternatif değildir. Çünkü, iyilikte
bulunulacak insanlar bu dünyaya muhalif değildir ve iyilikten
yararlanma eğilimleri bir tür yağmalamadır. Aynı tema daha belirgin bir
şekilde, Sezuan'ın İyi İnsanı'nda Shen Te'de de işlenir. İyi insan ile
kötü ama "tüccar" insan Shen Te'de bir bölünmüşlük içerir. Hiçbir zaman
içiçe geçemeyen bu bölünmüşlük, Brecht'in yaşadığı çağı "soyutlama
yoluyla" bir eleştirisidir. Şizofreni, karşısına yine bir şizofreni
çıkarılarak eleştirilir. Seyirci, olay hakkında nesnel yargıya
varabilecek yaşadığı hayatın şizofrenisinden arındırılmış bir insan
değil, kendi şizofrenisine tanık olan bir Puntilla, ya da Shen Te'dir.
Artık, yabancılaştırma olumsuzun olumsuzlanması olamaz, çünkü bir
yanılsamayı da gereksinir. Bu yanılsama karakterin hangi yönüdür;
Johanna'lığı mı, tüccarlığı mı? Yoksa, ikisi birden mi...? Yanıtı oyun
boyunca değişir.

Brecht'in yararlandığı ikinci yol, olayın kendisinin bir tür şizofreni
içerdiği oyunlar kurgulamaktır: CESARET ANA VE ÇOUKLARI (1939), SIMONE
MACHARD'IN DÜŞLERİ (1942), KAFKAS TEBEŞİR DAİRESİ (1944).

Cesaret Ana ve Çocukları ise, bu dönemin en ustalıklı oyunlarındandır.
Brecht, bu oyununda otuzyıl savaşlarında seyyar tüccarlık yapan ve
askerler tarafından cesaret ana lakabı takılan biri kız, üç çocuk
sahibi bir kadının heyecan dolu maceralarından yararlanır. Anne'yi
çocuklarını ve öykünün arka planındaki otuzyıl savaşlarını alır, kendi
öyküsüne uyarlayarak, farklı bir tarihsel koşulda kendi döneminin bir
modelini oluşturur. Küçük bir insanın savaştan kar etme arzusu hikaye
edilir. Cesaret Ana çocuklarını kaptırmadan savaştan payına düşeni
ister. Ama çocuklarını teker teker yitirir. "Felaketler hiçbir zaman
öğretici olmamıştır ve küçük insanlar asla büyüklerin çorbasından
içememiştir." Bir savaştan çıkıp, koştura koştura diğerine giden
cesaret anaların bir eleştirisidir bu oyun. Cesaret Ana yanılsama
içinde davrandıkça, onun yanılsamasına tanık olan seyircinin farklı bir
davranışı tasarlayabilmesi beklenir. Kaçınılmaz olarak, empatiden de
yararlanılır. Çünkü, seyirci, oturduğu koltukta dahi, aynı yanılsamayı
paylaşmaktadır. Ancak, tanık olmanın verdiği konumsal farklılık
sayesinde empatisi yer yer bir kızgınlığa, cesaret ana ile beraber
davranmaya değil, ama onu yola getirmeye tahrik eden bir ortaklığa
dönüşebilir. Tanık olmanın verdiği konumsal farklılık yine bir duygu
ortaklığından yola çıkar, ancak etkileri farklılaşır, tiyatro yine bir
tiyatrodur ama etkileri farklılaşır.

Artık Brecht, "özdeşleme yerine yabancılaştırma" sloganıyla
açıklanamaz. Özdeşleşme yerini oyundaki karakterlerin ve onları
seyredenlerin "ideolojik ortaklığı"na bırakır. Yabancılaştırma ise, bu
ortaklık içerisinden hareket eder ve ortaklardan birinin diğeri ile
yüzleşmesine olanak vererek, bu karşısına şizofrenik bir suret
çıkarmakla gerçekleşir, çözücü bir etki oluşturmaya çalışır.

Kafkas Tebeşir Dairesi'ne gelince Brecht oyunu broadway canlılığı ile
sergilenen ama broadway karşıtı bir dramatürji anlayışı içeren bir oyun
olarak niteler. Revülerden, müzikallerden, sitilizasyonlardan
yararlanılabileceğini, zaten oyunun da bu havada yazıldığını, ancak
asla bir broadway prodüksiyonuna dönüşmemesi gerektiğini savunur.
Kafkas Tebeşir Dairesi, Brecht'in en uzun oyunudur ve asıl öyküden
bağımsız bir çok öyküyü içerir. Oyun, Cesaret Ana'dan ve diğer
oyunlarından çok farklı bir yapı içerir. Yine farklı bir tarihsel
dönemde model oluşturma çabası vardır. Ancak, bu model evrensel bir
nitelik taşır; iyilik, dürüstlük, özveri, mülkiyet gibi "insanlık
değerlerinin", çok farklı karşılıklar bulabildiği bir "masal"dan
hareket ederek birliksiz, bütünlüksüz, episodik bir dünya sergilenir.
Çelişkileriyle yaşayabilen ama bir katlanma ya da ızdırap durumu yerine
mücadeleyi kişilik edinen bir insan tipi ima edilir. "Grusha, çocuğun
hayatını kurtarma derdine düştükçe kendisininkini riske atar;
üretkenliği onu kendi yıkımına sürükler. Adalet onda hem bir suçluyu,
hem bir kurtarıcıyı görür. Fukaralığı çocuk için bir tehlikedir ve
çocuk bu fukaralığı kışkırtır. Çocuk için zorunlu bir evlilik yapar ama
bu evlilik sevgilisi için bir ihanet olabilir. Azdak, öyküyü
dinleyenleri hayalkırıklığına sürüklemeyen bir karar verebilir. Yine
de, kararı başkaları için bir hayalkırıklığıdır (yasal adalet, asil
anne). Azdak çocuğu yetiştiren anneyi gerçek anne ilan eder ama
erdeminden degil. Çocuğun çikarlariyla, Grusha'nin çıkarları artık bir
olduğu için
Yönetici
Yönetici
Administrator

Administrator

Erkek
Mesaj Sayısı : 657
Doğum tarihi : 18/05/92
Yaş : 32
Nerden : İzmir
Takım : Epik Tiyatro Fenerb11
Memnunmusunuz ? :
Epik Tiyatro Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Epik Tiyatro Right_bar_bleue

Ruh Hali : Epik Tiyatro Sinirl10
Reputation : 8
Kayıt tarihi : 13/01/09

http://www.matrock1.tr.gg

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz