NEDEN TİYATRO?
1 sayfadaki 1 sayfası
NEDEN TİYATRO?
NEDEN TİYATRO?
Böyle bir yazı yazmak istememin sebebi, tiyatroyla yakından ilgisi
olmayan insanların tiyatro için “Boş işler bunlar.” ya da “İşiniz,
gücünüz mü yok arkadaş?” demesi, hatta biraz daha ileri gidip
bilirmişçesine “Tiyatroda para yok ki! Aç kalacaksınız.” gibi sözlerle
bu boş(!) uğraştan bizi kurtarmak(!) istemelerine bir cevap olması
düşüncesidir.
Bu sebeple, her ne kadar anlatmaya çabalasam da, sahne tozunu yutmadığı
için, tiyatro ile bağlantısı olmayan insanların anlayamayacağı, tiyatro
sanatının -bazı- olgularını sıralamak ve açmak istedim.
İnsan Oynar
İnsanların çoğu mutlaka tiyatronun içinde olmak istemiştir. Peki bunun
asıl sebebi tiyatronun bir sanat dalı olması mıdır? Hayır, insanların
amacı sadece bir sanat dalıyla ilgilenmek olsaydı, bu sanırım tiyatro
olmazdı; çünkü en zor sanat dalı tiyatrodur. Diğer tüm sanat dallarını
içerir; bu sebeple iyi bir beden, ses ve “beyin” eğitiminden sonra kişi
diğer sanat dallarında(dans, müzik, resim vd.) da kendini eğitmek
zorundadır. Tiyatronun içinde gerçekten yer almak isteyen kişiler bütün
bunları yapar; ama herkes bütün bunları göze alamaz ve tiyatro
içlerinde uhde kaldığı halde başka bir mesleğe yönelirler.
İnsanların tiyatro içinde yer almak istemelerinin temel nedeni
“oynamak”tır. Yani tiyatronun temelinde “oyun” olmasıdır. İnsan oynar!
Bir çocuk hiçbir alet, oyuncak vs. olmadığı halde tek başına saatlerce
oyun oynayabilir; hem de hiç sıkılmadan. Oyun, henüz anne rahmindeyken,
bize bahşedilmiş bir güçtür. Doğumdan ölüme kadar, başta kendimizi
sonra dünyayı anlamak ve anlamlandırmak adına, bu gücü kullanırız.
Fakat anlamlandırmaya çalıştığımız dünyanın katı kuralları, bizi bir an
önce ölüme yaklaştırmak için, daha çocukken bizi yaşlı bir insana
dönüştürmek ister. Yaşamı eğlenceli ve yaşanılır kılan gücümüzü, oyunu,
bizden alır ve anlamsızlığın içine hapseder!
Bu yüzden insan bir zamanlar sahip olduğu “rahatça” oynama olanağını
tekrar elde etmek ister. Oyun elbette sadece sahneyle sınırlı değildir.
Örneğin çok ciddi bir adamın tavla oynarken kendini kaybedip fazlasıyla
eğlenmesi de mümkündür. Ama özellikle tiyatroda yaşamın kendisini
oynamak her insanın arzu ettiği bir şeydir!
Felsefe ve Hayatı Anlamlandırmak
Tiyatroyu reddetmek hayatı anlamlandırmayı reddetmektir! Çünkü tiyatro
hayatı anlamlandırmak için var olan bir felsefe yöntemidir. Felsefe
başta kendimizi ve sonra dünyayı sorgulamamızı sağlar. Felsefeyi sıkıcı
bulanlara inat tiyatro felsefesi oldukça keyiflidir.
Brecht, tiyatronun öğreticiliği yanında eğlenceli olması gerektiğini de
savunur. Zaten çocuğun hayatı anlamlandırmak için kullandığı ve
tiyatronun temelinde bulunan “oyun” da her daim eğlencelidir. Bu yüzden
insan hayatı anlamlandırmak için tiyatroyu tercih edebilir.
Düşünceleri Somutlaştırmak
Her insanın kafasında bir yığın düşünce “dağınık” bir şekilde dolaşır.
Bu düşünceleri toparlamak ve bir biçime dönüştürmek de oldukça zordur.
Bu dağınık düşüncelerden işimize yarayanları çekip almak, düzenlemek ve
yararlı bir biçimde kullanmak için zaman harcarız. Bu işi kısa zamanda
yapabilmek yani pratikleştirmek için de tiyatro iyi bir yöntemdir.
Çünkü tiyatro sanatının temeli bir düşünceyi somutlaştırarak insanlara
sunmaktır. Yazar düşünür ve bu düşünceyi somutlaştırmak için yazar;
yönetmen yazıdaki somut durumu ve yazının temelindeki –soyut- düşünceyi
anlar ve gereğince daha da somutlaştırarak oyunculara aktarır.
Oyuncular da aktarılan bu düşünceyi, daha da anlamlandırarak ve
somutlaştırarak insanlara sunar. Bir tiyatro sanatçısı hayatı boyunca
yüzlerce tiyatro oyunu somutlaştırır ve farklı düşünce biçimlerine
sahip olur. Bu sebeple tiyatro sanatçısı her yeni oyunda başta
kendisini ve sonrasında diğer insanları daha da geliştirir.
Çoğu insan kendi düşüncesini bile söylemekten acizken, neden tiyatro
yoluyla yüzlerce kişiye rahatça her istediğini söyleyebilmek istemesin
ki?
Kontrol Etme ve “Şimdi”nin Gücü
Her insan gelecekte neler olacağını merak eder; aslında gerçekten merak
ettiği gelecekte kendisinin ne olacağıdır. Geçmişindeki tecrübeleri
bugüne aktarabilen insan bu tecrübelerin getirdiklerini olumlu bir
biçimde kullandığı sürece geleceğe bir şeyler bırakabilecektir. Bunları
yapabilmek için kişinin kendini ve çevresini kontrol edip bir dengede
tutması gerekir; bunu sağlayacak olan kontrolü ise “şimdi”nin farkına
vararak sağlar. İnsan, yaşamındaki iki temel güç olan “mantık” ve
“duygu” çatışmasından olumlu bir şekilde yararlanabilmek için, bu iki
gücü kontrol etmesi gerekir. Mantığın ve duygunun kontrol edilerek
kullanılması da insanın yaşam dengesini oluşturur. Geleceğimizi
belirleyen kararlar geçmişten yararlanarak; ama daha çok “şimdi” var
olan durumlardan etkilenerek alınır. Doğru karar insanı iyi bir
geleceğe xxxxxürür. Karar anında mantık ve duyguları kontrol edip
onlardan sağlıklı bir şekilde yararlanmak çok önemlidir.
Bir tiyatro sanatçısı da mantık ve duygu çatışmasından doğru bir
şekilde yararlanmayı bilir. Daha başta bir oyun metnini incelerken daha
çok mantıkla yaklaşır ve metnin temelindeki düşünceyi ve öğretileri
ortaya çıkarır. Bunu sunmak için de, prova aşamasında, yine mantıksal
bir yaklaşımla bir harita(reji) ortaya çıkarır. Bu sunumu canlı
kılabilmek için de duygularını kullanır. Örnek olması sebebiyle şu
şekilde derecelendirme yapılabilir: prova aşamasında mantık %70’ken
duygu %30’dur. Sunum sırasında ise bu tam tersine döner, yani, duygu
%70’ken, mantık %30’dur. %70’lik duygu oyunun canlı olmasını sağlar;
%30’luk mantık ise kontrol etmeyi sağlar. Oyuncu, oyun içinde bir
karakteri canlandırırken hem gerçekten o karakter olur hem de bunun
sadece bir oyun olduğunu bilip, oyunun bütününe bağlı kalarak herhangi
bir hata yapmamak için “şimdi”nin farkında olur ve kendini kontrol eder.
Bu oranlamayı şu örnekle daha da somutlaştırabiliriz: Yüzme öğrenen bir
kişiyi düşünün. Başlarda, göbek hizasında olan suda, çoğunlukla teknik
bilgilerle suyun üstünde durmaya çabalar; nasıl kulaç atacağını,
ayaklarını nasıl çırpması gerektiğini hesaplar. Bunu devamlı dener.
Sonunda onu suyun derin kısmına bırakırlar. Artık tamamen suyun
içindedir; su bütün bedenine dokunmaktadır. Ama bir tek baş
dışarıdadır! Suya batan bedeni baş, kontrol ederek, suyun üstünde tutar.
Birlikte Olma Arzusu
İnsan tek başına; ama diğer insanlara bağlı olarak yaşayan bir
varlıktır. Yalnızlık hiç kimsenin istemeyeceği bir durumdur. Zira en
büyük bunalımlar yalnız kalındığı zaman ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden
insan, diğer insanlarla bir paylaşım içinde olmak ister.
Tiyatro da kolektif bir iştir. Tek kişinin oynadığı bir tiyatro
oyununda bile birçok kişi bir arada çalışır. Prova sürecinde –belki-
yazar, yönetmen, oyuncu ve teknik elemanların birlikteliği söz
konusuyken, sahneleme sırasında bu birlikteliğe seyirci de dahil olur
ve bu birliktelik büyük bir uyum içinde devam eder.
Yarım Kalmışlığı Tamamlama
İnsan her zaman kendisini arar; aslında aradığı olamadığı ama olmak
istediği kendisidir. İnsan tatminsizdir; sahip olduğu konumdan memnun
olmaz ve mutlaka daha ötesini ister. Ötesine ulaşamadığında ise
çoğunlukla kendi eksiklerini tamamlamak yerine başkası olmak ister.
İnsanların çoğu, bir yanını, hep olmak istediği başkalarıyla yaşar!
Bir tiyatro sanatçısı hayatı boyunca yüzlerce oyunda yüzlerce karaktere
hayat verir ve bir anlamda “başkası olmayı isteme” durumunu yener.
Karakterleri var edebilmek için binlerce insanı inceler; karakterin
özelliklerini tek tek ortaya çıkarır. Bütün bu süreçte sanatçı elbette
kendi özelliklerinin de farkına varır, eksiklerini tamamlar ve
kişiliğini oluşturur.
Estetik Kaygı
Estetik bir düşünceye ve estetik bir görünüme sahip olmak her insanın
isteğidir. Bu yüzdendir ki estetik olana herkes hayranlık duyar.
Sanatın temelinde de mutlaka estetik kaygı yatmaktadır. Örneğin bir
tiyatro oyununda dekor, kostüm, ışık ve müziğin uyumundaki estetik
denge oyuncuların estetik tavırlarıyla bütünleşmektedir.
Bir tiyatro sanatçısı hem kişiliğiyle hem de sahnedeki tavrıyla mutlaka
estetik kaygı taşır. Bunun sebebi sahnelediği oyunu mutlaka birilerinin
izliyor olmasıdır. Tiyatro bir güzel sanattır ve estetik olan güzeldir.
Yani insanların tiyatro oyununu seyretmesinin sebeplerinden birisi de
onun güzel olmasıdır. Bu estetik bütünlük içinde tiyatro sanatçısı da
bir estetik tavır kazanmıştır ve sahne dışındaki yaşamında da bu tavrı
sürdürür.
Daha İyi Bir Dünya Yaratma Düşüncesi
İnsanların bir arada yaşayabilmesi için kurallar koyulmuştur. Bu
kurallar estetik kaygı içeren görgü kuralları olduğu gibi,
uyulmadığında, cezalandırmayı esas alan hukuk kuralları da olabilir.
Oysa erdemli insanlar bir arada yaşamak için bu kurallara gerek
duymayabilir. Kişinin kendini tanıması, tamamlaması, sahip olduklarıyla
yetinebilmesi ve çevresini geliştirme çabası ve başka insanlarla empati
kurması birlikte yaşayabilmek için yeterlidir.
Bir tiyatro sanatçısı da yazının bütününde anlatılan özellikleri
edinmiş erdemli kişi olarak var olduğu topluma yararlı bir şekilde
katılır ve bu toplumu geliştirir. Sanatçı yerelden evrensele ulaşan bir
bakış açısıyla hareket eder ve var olduğu toplumu daha yaşanılır bir
dünya yaratma çabası içine iter.
GÜNLERİNİZ AYDIN OLSUN SEVGİLİ DÜŞÜNCE DOSTLARI!
Böyle bir yazı yazmak istememin sebebi, tiyatroyla yakından ilgisi
olmayan insanların tiyatro için “Boş işler bunlar.” ya da “İşiniz,
gücünüz mü yok arkadaş?” demesi, hatta biraz daha ileri gidip
bilirmişçesine “Tiyatroda para yok ki! Aç kalacaksınız.” gibi sözlerle
bu boş(!) uğraştan bizi kurtarmak(!) istemelerine bir cevap olması
düşüncesidir.
Bu sebeple, her ne kadar anlatmaya çabalasam da, sahne tozunu yutmadığı
için, tiyatro ile bağlantısı olmayan insanların anlayamayacağı, tiyatro
sanatının -bazı- olgularını sıralamak ve açmak istedim.
İnsan Oynar
İnsanların çoğu mutlaka tiyatronun içinde olmak istemiştir. Peki bunun
asıl sebebi tiyatronun bir sanat dalı olması mıdır? Hayır, insanların
amacı sadece bir sanat dalıyla ilgilenmek olsaydı, bu sanırım tiyatro
olmazdı; çünkü en zor sanat dalı tiyatrodur. Diğer tüm sanat dallarını
içerir; bu sebeple iyi bir beden, ses ve “beyin” eğitiminden sonra kişi
diğer sanat dallarında(dans, müzik, resim vd.) da kendini eğitmek
zorundadır. Tiyatronun içinde gerçekten yer almak isteyen kişiler bütün
bunları yapar; ama herkes bütün bunları göze alamaz ve tiyatro
içlerinde uhde kaldığı halde başka bir mesleğe yönelirler.
İnsanların tiyatro içinde yer almak istemelerinin temel nedeni
“oynamak”tır. Yani tiyatronun temelinde “oyun” olmasıdır. İnsan oynar!
Bir çocuk hiçbir alet, oyuncak vs. olmadığı halde tek başına saatlerce
oyun oynayabilir; hem de hiç sıkılmadan. Oyun, henüz anne rahmindeyken,
bize bahşedilmiş bir güçtür. Doğumdan ölüme kadar, başta kendimizi
sonra dünyayı anlamak ve anlamlandırmak adına, bu gücü kullanırız.
Fakat anlamlandırmaya çalıştığımız dünyanın katı kuralları, bizi bir an
önce ölüme yaklaştırmak için, daha çocukken bizi yaşlı bir insana
dönüştürmek ister. Yaşamı eğlenceli ve yaşanılır kılan gücümüzü, oyunu,
bizden alır ve anlamsızlığın içine hapseder!
Bu yüzden insan bir zamanlar sahip olduğu “rahatça” oynama olanağını
tekrar elde etmek ister. Oyun elbette sadece sahneyle sınırlı değildir.
Örneğin çok ciddi bir adamın tavla oynarken kendini kaybedip fazlasıyla
eğlenmesi de mümkündür. Ama özellikle tiyatroda yaşamın kendisini
oynamak her insanın arzu ettiği bir şeydir!
Felsefe ve Hayatı Anlamlandırmak
Tiyatroyu reddetmek hayatı anlamlandırmayı reddetmektir! Çünkü tiyatro
hayatı anlamlandırmak için var olan bir felsefe yöntemidir. Felsefe
başta kendimizi ve sonra dünyayı sorgulamamızı sağlar. Felsefeyi sıkıcı
bulanlara inat tiyatro felsefesi oldukça keyiflidir.
Brecht, tiyatronun öğreticiliği yanında eğlenceli olması gerektiğini de
savunur. Zaten çocuğun hayatı anlamlandırmak için kullandığı ve
tiyatronun temelinde bulunan “oyun” da her daim eğlencelidir. Bu yüzden
insan hayatı anlamlandırmak için tiyatroyu tercih edebilir.
Düşünceleri Somutlaştırmak
Her insanın kafasında bir yığın düşünce “dağınık” bir şekilde dolaşır.
Bu düşünceleri toparlamak ve bir biçime dönüştürmek de oldukça zordur.
Bu dağınık düşüncelerden işimize yarayanları çekip almak, düzenlemek ve
yararlı bir biçimde kullanmak için zaman harcarız. Bu işi kısa zamanda
yapabilmek yani pratikleştirmek için de tiyatro iyi bir yöntemdir.
Çünkü tiyatro sanatının temeli bir düşünceyi somutlaştırarak insanlara
sunmaktır. Yazar düşünür ve bu düşünceyi somutlaştırmak için yazar;
yönetmen yazıdaki somut durumu ve yazının temelindeki –soyut- düşünceyi
anlar ve gereğince daha da somutlaştırarak oyunculara aktarır.
Oyuncular da aktarılan bu düşünceyi, daha da anlamlandırarak ve
somutlaştırarak insanlara sunar. Bir tiyatro sanatçısı hayatı boyunca
yüzlerce tiyatro oyunu somutlaştırır ve farklı düşünce biçimlerine
sahip olur. Bu sebeple tiyatro sanatçısı her yeni oyunda başta
kendisini ve sonrasında diğer insanları daha da geliştirir.
Çoğu insan kendi düşüncesini bile söylemekten acizken, neden tiyatro
yoluyla yüzlerce kişiye rahatça her istediğini söyleyebilmek istemesin
ki?
Kontrol Etme ve “Şimdi”nin Gücü
Her insan gelecekte neler olacağını merak eder; aslında gerçekten merak
ettiği gelecekte kendisinin ne olacağıdır. Geçmişindeki tecrübeleri
bugüne aktarabilen insan bu tecrübelerin getirdiklerini olumlu bir
biçimde kullandığı sürece geleceğe bir şeyler bırakabilecektir. Bunları
yapabilmek için kişinin kendini ve çevresini kontrol edip bir dengede
tutması gerekir; bunu sağlayacak olan kontrolü ise “şimdi”nin farkına
vararak sağlar. İnsan, yaşamındaki iki temel güç olan “mantık” ve
“duygu” çatışmasından olumlu bir şekilde yararlanabilmek için, bu iki
gücü kontrol etmesi gerekir. Mantığın ve duygunun kontrol edilerek
kullanılması da insanın yaşam dengesini oluşturur. Geleceğimizi
belirleyen kararlar geçmişten yararlanarak; ama daha çok “şimdi” var
olan durumlardan etkilenerek alınır. Doğru karar insanı iyi bir
geleceğe xxxxxürür. Karar anında mantık ve duyguları kontrol edip
onlardan sağlıklı bir şekilde yararlanmak çok önemlidir.
Bir tiyatro sanatçısı da mantık ve duygu çatışmasından doğru bir
şekilde yararlanmayı bilir. Daha başta bir oyun metnini incelerken daha
çok mantıkla yaklaşır ve metnin temelindeki düşünceyi ve öğretileri
ortaya çıkarır. Bunu sunmak için de, prova aşamasında, yine mantıksal
bir yaklaşımla bir harita(reji) ortaya çıkarır. Bu sunumu canlı
kılabilmek için de duygularını kullanır. Örnek olması sebebiyle şu
şekilde derecelendirme yapılabilir: prova aşamasında mantık %70’ken
duygu %30’dur. Sunum sırasında ise bu tam tersine döner, yani, duygu
%70’ken, mantık %30’dur. %70’lik duygu oyunun canlı olmasını sağlar;
%30’luk mantık ise kontrol etmeyi sağlar. Oyuncu, oyun içinde bir
karakteri canlandırırken hem gerçekten o karakter olur hem de bunun
sadece bir oyun olduğunu bilip, oyunun bütününe bağlı kalarak herhangi
bir hata yapmamak için “şimdi”nin farkında olur ve kendini kontrol eder.
Bu oranlamayı şu örnekle daha da somutlaştırabiliriz: Yüzme öğrenen bir
kişiyi düşünün. Başlarda, göbek hizasında olan suda, çoğunlukla teknik
bilgilerle suyun üstünde durmaya çabalar; nasıl kulaç atacağını,
ayaklarını nasıl çırpması gerektiğini hesaplar. Bunu devamlı dener.
Sonunda onu suyun derin kısmına bırakırlar. Artık tamamen suyun
içindedir; su bütün bedenine dokunmaktadır. Ama bir tek baş
dışarıdadır! Suya batan bedeni baş, kontrol ederek, suyun üstünde tutar.
Birlikte Olma Arzusu
İnsan tek başına; ama diğer insanlara bağlı olarak yaşayan bir
varlıktır. Yalnızlık hiç kimsenin istemeyeceği bir durumdur. Zira en
büyük bunalımlar yalnız kalındığı zaman ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden
insan, diğer insanlarla bir paylaşım içinde olmak ister.
Tiyatro da kolektif bir iştir. Tek kişinin oynadığı bir tiyatro
oyununda bile birçok kişi bir arada çalışır. Prova sürecinde –belki-
yazar, yönetmen, oyuncu ve teknik elemanların birlikteliği söz
konusuyken, sahneleme sırasında bu birlikteliğe seyirci de dahil olur
ve bu birliktelik büyük bir uyum içinde devam eder.
Yarım Kalmışlığı Tamamlama
İnsan her zaman kendisini arar; aslında aradığı olamadığı ama olmak
istediği kendisidir. İnsan tatminsizdir; sahip olduğu konumdan memnun
olmaz ve mutlaka daha ötesini ister. Ötesine ulaşamadığında ise
çoğunlukla kendi eksiklerini tamamlamak yerine başkası olmak ister.
İnsanların çoğu, bir yanını, hep olmak istediği başkalarıyla yaşar!
Bir tiyatro sanatçısı hayatı boyunca yüzlerce oyunda yüzlerce karaktere
hayat verir ve bir anlamda “başkası olmayı isteme” durumunu yener.
Karakterleri var edebilmek için binlerce insanı inceler; karakterin
özelliklerini tek tek ortaya çıkarır. Bütün bu süreçte sanatçı elbette
kendi özelliklerinin de farkına varır, eksiklerini tamamlar ve
kişiliğini oluşturur.
Estetik Kaygı
Estetik bir düşünceye ve estetik bir görünüme sahip olmak her insanın
isteğidir. Bu yüzdendir ki estetik olana herkes hayranlık duyar.
Sanatın temelinde de mutlaka estetik kaygı yatmaktadır. Örneğin bir
tiyatro oyununda dekor, kostüm, ışık ve müziğin uyumundaki estetik
denge oyuncuların estetik tavırlarıyla bütünleşmektedir.
Bir tiyatro sanatçısı hem kişiliğiyle hem de sahnedeki tavrıyla mutlaka
estetik kaygı taşır. Bunun sebebi sahnelediği oyunu mutlaka birilerinin
izliyor olmasıdır. Tiyatro bir güzel sanattır ve estetik olan güzeldir.
Yani insanların tiyatro oyununu seyretmesinin sebeplerinden birisi de
onun güzel olmasıdır. Bu estetik bütünlük içinde tiyatro sanatçısı da
bir estetik tavır kazanmıştır ve sahne dışındaki yaşamında da bu tavrı
sürdürür.
Daha İyi Bir Dünya Yaratma Düşüncesi
İnsanların bir arada yaşayabilmesi için kurallar koyulmuştur. Bu
kurallar estetik kaygı içeren görgü kuralları olduğu gibi,
uyulmadığında, cezalandırmayı esas alan hukuk kuralları da olabilir.
Oysa erdemli insanlar bir arada yaşamak için bu kurallara gerek
duymayabilir. Kişinin kendini tanıması, tamamlaması, sahip olduklarıyla
yetinebilmesi ve çevresini geliştirme çabası ve başka insanlarla empati
kurması birlikte yaşayabilmek için yeterlidir.
Bir tiyatro sanatçısı da yazının bütününde anlatılan özellikleri
edinmiş erdemli kişi olarak var olduğu topluma yararlı bir şekilde
katılır ve bu toplumu geliştirir. Sanatçı yerelden evrensele ulaşan bir
bakış açısıyla hareket eder ve var olduğu toplumu daha yaşanılır bir
dünya yaratma çabası içine iter.
GÜNLERİNİZ AYDIN OLSUN SEVGİLİ DÜŞÜNCE DOSTLARI!
Similar topics
» TİYATRO SPORU
» Epik Tiyatro
» Tiyatro Terimleri
» İLLERE GÖRE TİYATRO TOPLULUKLARI
» Tiyatronun Tanımı Ve Dönemsel Tiyatro Akımları
» Epik Tiyatro
» Tiyatro Terimleri
» İLLERE GÖRE TİYATRO TOPLULUKLARI
» Tiyatronun Tanımı Ve Dönemsel Tiyatro Akımları
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz