Yazı Türleri ( Konu Anlatımı ve Test )
1 sayfadaki 1 sayfası
Yazı Türleri ( Konu Anlatımı ve Test )
YAZI TÜRLERİ
Bir yazının biçimsel ve içerikle ilgili özelliklerine göre, girdiği
bölüme o yazının türü diyoruz. Yazı türleri kalıplaşmış, demirbaş
biçimler değildir. Kimi türler birbirine iyice yaklaşır, birçok
benzerlik gösterir; kimileri de ötekilerden kalın çizgilerle ayrılır.
Yazı türlerini üç ana grupta inceleyebiliriz:
I. YAZINSAL (EDEBİYATLA İLGİLİ) TÜRLER
1. ÖYKÜ (HİKÂYE)
Gerçek veya gerçeğe uygun biçimde tasarlanmış bir olayı, zaman ve
mekâna bağlı olarak anlatan kısa yazılara öykü denir. Bu anlamda, öykü
serim, düğüm, çözüm bölümlerinden oluşur. Öykü, genelde bir olaya
dayanır. Romanlarda olaylar oldukça geniş bir zaman dilimine
yayılmasına rağmen, öykülerde zaman daha kısadır. Öyküdeki olaylar,
belli bir mekanda geçer; birinci şahıs ya da üçüncü tekil şahıs
ağzından anlatılır.
Dünya edebiyatında iki ayrı tarzda öykü anlayışı vardır:
a) Olay Öyküsü:
Bu tarz öykülerde anlatılan olaylar kişi, zaman ve mekan unsurlarına
bağlı olarak verilir. Merak unsuru ön plandadır. Giriş bölümünden sonra
olay veya olaylar gelişmeye başlar, merak unsuru yoğunluğunu artırır,
düğüm ya da düğümler atılır. Sonuç bölümünde ise düğümler çözülür,
merak giderilir ve oiay bir sonuca bağlanır. Bu teknik, Fransız
edebiyatının önde gelen isimlerinden Guy de Maupassant (Guy dö
Mopasan) tarafından geliştirildiği için bu çeşit öykülere "Maupassant
tarzı öykü" de denir. Edebiyatımızda Ömer Seyfettin bu tarza uygun
öyküler yazmıştır.
b) Durum (Kesit) Öyküsü :
Durum (kesit) öyküsünde anlatılanlar bir sonuca bağlanmayabilir ve
böylece okuyucu üzerinde farklı çağrışım ve izlenimler yaratılır.
Kişiler, yer
ve zaman gibi unsurlar genellikle sezdirme yoluyla okuyucuya
anlatılır. Öyküde esaslı bir olay yoktur. Bu tarz öykülere, ünlü Rus
hikayecisi Anton Çehov tarafından yaygınlaştırıldığı İçin "Çehov tarzı
öykü" de denir. Edebiyatımızda Sait Faik Abasıyanık ve Memduh Şevket
Esendal bu tarzda öyküler yazmıştır.
Türk edebiyatında öykü:
Türk edebiyatında Batılı anlamdaki ilk öyküler Tanzimat döneminde
yazıldı. İlk öykü yazarları, Ahmed Midhat, Emin Nihat, Samipaşazade
Sezai ve Nabizade Nazım'dır. Türk öykücülüğünü yetkinliğe kavuşturan
yazar ise Halit Ziya Uşaklıgil oldu. Edebiyat-ı Cedide döneminde öykü
türünde yalın diliyle dikkat çeken Uşaklıgil, titiz gözlemcill-ğiyle
gerçekçi öykü geleneğini başlatan yazardır. Bu dönemin diğer yazarları
Hüseyin Rahmi Gürpınar, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın ve Ahmet
Hikmet Müftüoğlu idi.
Meşrutiyet'in ilanından sonra gelişen yeni edebiyat akımıyla birlikte
öyküde toplumsal ve siyasi sorunlar işlenmeye başlandı. Türkçede
yabancı sözcüklerin temizlenmesi, yazında konuşma dilinin hakim
olması, taşra yaşamının gerçekçi bir üslupla edebiyata taşınması gibi
özelliklerle bilinen bu dönemde Ömer Seyfettin, Türk öykücülüğünde
yeni bir çığır açtı. Onu Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin, Refik
Halit Karay izledi. Sabahattin Ali, Kenan Hulusi Koray, Memduh Şevket
Esendal Cumhuriyet dönemi öykücülüğünü hazırlayan isimlerdir.
Cumhuriyet dönemi, 1930'lar sonrasını kapsar. Bu dönemde alışılmışın
dışında bir öykü dünyası kuran Sait Faik Abasıyanık, Halikarnas
Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaç), diyalogların usta yazarı Orhan
Kemal, Samet Ağaoğlu,Tarık Buğra, Haldun Taner, Kemal Tahir ve Ahmet
Hamdi Tan-pınar öykü yazarları olarak ön plana çıktı. Günümüzde Türk
öykücülüğü geniş bir konu ve üslup zenginliğiyle sürmektedir.
Bir yazının biçimsel ve içerikle ilgili özelliklerine göre, girdiği
bölüme o yazının türü diyoruz. Yazı türleri kalıplaşmış, demirbaş
biçimler değildir. Kimi türler birbirine iyice yaklaşır, birçok
benzerlik gösterir; kimileri de ötekilerden kalın çizgilerle ayrılır.
Yazı türlerini üç ana grupta inceleyebiliriz:
I. YAZINSAL (EDEBİYATLA İLGİLİ) TÜRLER
1. ÖYKÜ (HİKÂYE)
Gerçek veya gerçeğe uygun biçimde tasarlanmış bir olayı, zaman ve
mekâna bağlı olarak anlatan kısa yazılara öykü denir. Bu anlamda, öykü
serim, düğüm, çözüm bölümlerinden oluşur. Öykü, genelde bir olaya
dayanır. Romanlarda olaylar oldukça geniş bir zaman dilimine
yayılmasına rağmen, öykülerde zaman daha kısadır. Öyküdeki olaylar,
belli bir mekanda geçer; birinci şahıs ya da üçüncü tekil şahıs
ağzından anlatılır.
Dünya edebiyatında iki ayrı tarzda öykü anlayışı vardır:
a) Olay Öyküsü:
Bu tarz öykülerde anlatılan olaylar kişi, zaman ve mekan unsurlarına
bağlı olarak verilir. Merak unsuru ön plandadır. Giriş bölümünden sonra
olay veya olaylar gelişmeye başlar, merak unsuru yoğunluğunu artırır,
düğüm ya da düğümler atılır. Sonuç bölümünde ise düğümler çözülür,
merak giderilir ve oiay bir sonuca bağlanır. Bu teknik, Fransız
edebiyatının önde gelen isimlerinden Guy de Maupassant (Guy dö
Mopasan) tarafından geliştirildiği için bu çeşit öykülere "Maupassant
tarzı öykü" de denir. Edebiyatımızda Ömer Seyfettin bu tarza uygun
öyküler yazmıştır.
b) Durum (Kesit) Öyküsü :
Durum (kesit) öyküsünde anlatılanlar bir sonuca bağlanmayabilir ve
böylece okuyucu üzerinde farklı çağrışım ve izlenimler yaratılır.
Kişiler, yer
ve zaman gibi unsurlar genellikle sezdirme yoluyla okuyucuya
anlatılır. Öyküde esaslı bir olay yoktur. Bu tarz öykülere, ünlü Rus
hikayecisi Anton Çehov tarafından yaygınlaştırıldığı İçin "Çehov tarzı
öykü" de denir. Edebiyatımızda Sait Faik Abasıyanık ve Memduh Şevket
Esendal bu tarzda öyküler yazmıştır.
Türk edebiyatında öykü:
Türk edebiyatında Batılı anlamdaki ilk öyküler Tanzimat döneminde
yazıldı. İlk öykü yazarları, Ahmed Midhat, Emin Nihat, Samipaşazade
Sezai ve Nabizade Nazım'dır. Türk öykücülüğünü yetkinliğe kavuşturan
yazar ise Halit Ziya Uşaklıgil oldu. Edebiyat-ı Cedide döneminde öykü
türünde yalın diliyle dikkat çeken Uşaklıgil, titiz gözlemcill-ğiyle
gerçekçi öykü geleneğini başlatan yazardır. Bu dönemin diğer yazarları
Hüseyin Rahmi Gürpınar, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın ve Ahmet
Hikmet Müftüoğlu idi.
Meşrutiyet'in ilanından sonra gelişen yeni edebiyat akımıyla birlikte
öyküde toplumsal ve siyasi sorunlar işlenmeye başlandı. Türkçede
yabancı sözcüklerin temizlenmesi, yazında konuşma dilinin hakim
olması, taşra yaşamının gerçekçi bir üslupla edebiyata taşınması gibi
özelliklerle bilinen bu dönemde Ömer Seyfettin, Türk öykücülüğünde
yeni bir çığır açtı. Onu Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin, Refik
Halit Karay izledi. Sabahattin Ali, Kenan Hulusi Koray, Memduh Şevket
Esendal Cumhuriyet dönemi öykücülüğünü hazırlayan isimlerdir.
Cumhuriyet dönemi, 1930'lar sonrasını kapsar. Bu dönemde alışılmışın
dışında bir öykü dünyası kuran Sait Faik Abasıyanık, Halikarnas
Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaç), diyalogların usta yazarı Orhan
Kemal, Samet Ağaoğlu,Tarık Buğra, Haldun Taner, Kemal Tahir ve Ahmet
Hamdi Tan-pınar öykü yazarları olarak ön plana çıktı. Günümüzde Türk
öykücülüğü geniş bir konu ve üslup zenginliğiyle sürmektedir.
Geri: Yazı Türleri ( Konu Anlatımı ve Test )
2. ROMAN
Olmuş ya da olabilecek birtakım olayların gerçeğe uygun bir biçimde,
zaman, mekân ve kişi unsurlarına bağlı olarak anlatıldığı yapıtlara
roman denir.
Roman, bizim edebiyatımıza Batı edebiyatından girmiştir. İlk olarak
Fransız yazarı Fene-lon'un "Telemak" adlı eseri Yusuf Kamil Paşa
tarafından Türkçeye çevrilmiştir. Şemsettin Sami'nin "Taaşşuk-u Talât
ve Fıtnaf'ı İlk yerli roma-nımızdır. Türk romanı asıl Tanzimat
döneminde gelişti. Recaizade Mahmud Ekrem'in "Araba Sevdası" yeni
teknikler kullanılan Batılı anlamda türüne en yakın ilk Türk romanıdır.
Servet-i Fünun edebiyatı döneminde ilk usta romanlar ve romancılar
kendilerini gösterdi. "Sanat sanat içindir" tezini savunan bu yazarlar
aşk ve acıma gibi konuları İşledi. Halit Ziya Uşaklıgll bu dönemin en
önemli romancısı sayılır. Uşaklı-gil'in "Aşk-ı Memnu" (1925) adlı
romanı günümüzde de en başarılı Türk romanlarından biri olarak kabul
edilir.
1910'dan sonra milli duyguların ağır basmasıyla birlikte "Genç
Kalemler" dergisi çevresinde Türkçülük akımı gelişti. Milli romanların
yazılması bu dönemde başladı. Halide Edip Adıvar'ın "Vurun Kahpeye",
Reşat Nuri Güntekin'ln "Çalıkuşu" romanları bu dönemin örneklerindendir.
Cumhuriyet döneminde çağdaş Türk romanı ortaya çıktı. Toplumsal ve sosyal gelişmeleri konu alan romanlar yazıldı.
Romanlar; konu, üslup, yazıldığı dönem bakımından çeşitli türlere ayrılabilir.
*Üslup Bakımından Romanlar:
Romantik Roman:
Kişilerin duygularını, arzularını, düşüncelerini yalnızca kendilerine
ait, içten gelen doğal ve gerçek olgular gibi görür. Örneğin Sir
Walter Scott'un tarihsel romanları ve Goethe'nin "Genç Werther'in
Acıları" romanı gibi.
Gerçekçi Roman:
Romantik romandan ayrı olarak kuru ve kuşkucu bir anlatım ve düşünce
yapısı taşır. Balzac ve Stendhal'in romanları bu üsluptadır.
Doğalcı Roman:
Üslup bakımından gerçekçi romana benzer. Olanın olduğu gibi yazılmasını
öngörür. Emile Zola ve Guy de Maupassant romanları doğalcı
romanlardır.
Estetik Roman:
Belli biçim ve anlatım kaygıları ile yazılmış romanlardır. Gustave Flaubert, estetik romanın en önemli yazarıdır.
İzlenimci Roman:
Diğer üsluplardan ayrı olarak eşyanın ve dış olayların kendi nesnel
gerçeklikleriyle insanların bunları algılama biçimleri arasındaki
farkları ortaya çıkarmaya yönelir. Yani dış gerçeklerden çok, duyu ve
duygulara, iç yaşantının betimlenmesine öncelik verir.
Dışavurumcu Roman:
20. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Dışavurumculuk toplumsal kimliklerin
reddedilmesi ve insan yaşamını belirleyen toplum karşıtı ya da uygarlık
karşıtı güçlerin öne çıkarılmasıyla belirlenir. Dos-toyevski, Franz
Kafka, Samuel Beckett ve Bertold Brecht'in romanları bu türün
örneklerindendir.
*Konu Bakımından Romanlar:
Konusu bakımından romanları aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz:
Tarihsel Roman:
Uzak bir geçmişte yaşanan olayları konu alır. Ama tarihten daha
derinlerde yatan insanla ilgili daha evrensel bir gerçeği araştırmak
amacıyla da yazılmış olabilirler. Tarihi romanların örnekleri arasında
Walter Scott'un romanlarını, Tolstoy'un "Savaş ve Barış"ını,
Stendhal'in "Parma Manastırı" sayabiliriz.
Duygusal Roman:
İnsanın duygusal yaşamını yüksek ve özenli bir üslupla betimleyen
romanlardır. Bazen bu türde yazarın kendi duygularıyla, okurun
duygularını sömürmesi ön plana çıkar. Fransız edebiyatında Madame de La
Fayette'in "Prenses de Cleves" adlı romanı bu türe örnek gösterilebilir.
Gotik Roman:
Gotik roman, İngiliz ve Amerikan romancılığına özgü, 18. yüzyılın
akılcılığına karşı çıkan bir türdür. Karanlık, korkutucu,
çılgınlıklarla dolu bir ortamda geçen kanlı, şeytani, büyülü olayları
konu alır. Gotik romanın günümüzdeki uzantıları, bilimkurgu ve
fantastik roman olarak gösterilebilir.
Psikolojik Roman:
Kişilerin ruhsal durumlarını ayrıntılarıyla çözümlemeye çalışan romanlardır. Daha serinkanlı ve de
netimli oluşuyla duygusal romandan ayrılır. Abbe Prevost'un "Manon
Lescaut" adlı yapıtıyla Fransız edebiyatında açılan psikolojik roman
çığırı, diğer ülke romancılarını da etkilemiştir. Bizde Mehmet Rauf'un
"Eylül"ü, Peyami Safa'nın "9. Hariciye Koğuşu" buna örnektir.
Olmuş ya da olabilecek birtakım olayların gerçeğe uygun bir biçimde,
zaman, mekân ve kişi unsurlarına bağlı olarak anlatıldığı yapıtlara
roman denir.
Roman, bizim edebiyatımıza Batı edebiyatından girmiştir. İlk olarak
Fransız yazarı Fene-lon'un "Telemak" adlı eseri Yusuf Kamil Paşa
tarafından Türkçeye çevrilmiştir. Şemsettin Sami'nin "Taaşşuk-u Talât
ve Fıtnaf'ı İlk yerli roma-nımızdır. Türk romanı asıl Tanzimat
döneminde gelişti. Recaizade Mahmud Ekrem'in "Araba Sevdası" yeni
teknikler kullanılan Batılı anlamda türüne en yakın ilk Türk romanıdır.
Servet-i Fünun edebiyatı döneminde ilk usta romanlar ve romancılar
kendilerini gösterdi. "Sanat sanat içindir" tezini savunan bu yazarlar
aşk ve acıma gibi konuları İşledi. Halit Ziya Uşaklıgll bu dönemin en
önemli romancısı sayılır. Uşaklı-gil'in "Aşk-ı Memnu" (1925) adlı
romanı günümüzde de en başarılı Türk romanlarından biri olarak kabul
edilir.
1910'dan sonra milli duyguların ağır basmasıyla birlikte "Genç
Kalemler" dergisi çevresinde Türkçülük akımı gelişti. Milli romanların
yazılması bu dönemde başladı. Halide Edip Adıvar'ın "Vurun Kahpeye",
Reşat Nuri Güntekin'ln "Çalıkuşu" romanları bu dönemin örneklerindendir.
Cumhuriyet döneminde çağdaş Türk romanı ortaya çıktı. Toplumsal ve sosyal gelişmeleri konu alan romanlar yazıldı.
Romanlar; konu, üslup, yazıldığı dönem bakımından çeşitli türlere ayrılabilir.
*Üslup Bakımından Romanlar:
Romantik Roman:
Kişilerin duygularını, arzularını, düşüncelerini yalnızca kendilerine
ait, içten gelen doğal ve gerçek olgular gibi görür. Örneğin Sir
Walter Scott'un tarihsel romanları ve Goethe'nin "Genç Werther'in
Acıları" romanı gibi.
Gerçekçi Roman:
Romantik romandan ayrı olarak kuru ve kuşkucu bir anlatım ve düşünce
yapısı taşır. Balzac ve Stendhal'in romanları bu üsluptadır.
Doğalcı Roman:
Üslup bakımından gerçekçi romana benzer. Olanın olduğu gibi yazılmasını
öngörür. Emile Zola ve Guy de Maupassant romanları doğalcı
romanlardır.
Estetik Roman:
Belli biçim ve anlatım kaygıları ile yazılmış romanlardır. Gustave Flaubert, estetik romanın en önemli yazarıdır.
İzlenimci Roman:
Diğer üsluplardan ayrı olarak eşyanın ve dış olayların kendi nesnel
gerçeklikleriyle insanların bunları algılama biçimleri arasındaki
farkları ortaya çıkarmaya yönelir. Yani dış gerçeklerden çok, duyu ve
duygulara, iç yaşantının betimlenmesine öncelik verir.
Dışavurumcu Roman:
20. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Dışavurumculuk toplumsal kimliklerin
reddedilmesi ve insan yaşamını belirleyen toplum karşıtı ya da uygarlık
karşıtı güçlerin öne çıkarılmasıyla belirlenir. Dos-toyevski, Franz
Kafka, Samuel Beckett ve Bertold Brecht'in romanları bu türün
örneklerindendir.
*Konu Bakımından Romanlar:
Konusu bakımından romanları aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz:
Tarihsel Roman:
Uzak bir geçmişte yaşanan olayları konu alır. Ama tarihten daha
derinlerde yatan insanla ilgili daha evrensel bir gerçeği araştırmak
amacıyla da yazılmış olabilirler. Tarihi romanların örnekleri arasında
Walter Scott'un romanlarını, Tolstoy'un "Savaş ve Barış"ını,
Stendhal'in "Parma Manastırı" sayabiliriz.
Duygusal Roman:
İnsanın duygusal yaşamını yüksek ve özenli bir üslupla betimleyen
romanlardır. Bazen bu türde yazarın kendi duygularıyla, okurun
duygularını sömürmesi ön plana çıkar. Fransız edebiyatında Madame de La
Fayette'in "Prenses de Cleves" adlı romanı bu türe örnek gösterilebilir.
Gotik Roman:
Gotik roman, İngiliz ve Amerikan romancılığına özgü, 18. yüzyılın
akılcılığına karşı çıkan bir türdür. Karanlık, korkutucu,
çılgınlıklarla dolu bir ortamda geçen kanlı, şeytani, büyülü olayları
konu alır. Gotik romanın günümüzdeki uzantıları, bilimkurgu ve
fantastik roman olarak gösterilebilir.
Psikolojik Roman:
Kişilerin ruhsal durumlarını ayrıntılarıyla çözümlemeye çalışan romanlardır. Daha serinkanlı ve de
netimli oluşuyla duygusal romandan ayrılır. Abbe Prevost'un "Manon
Lescaut" adlı yapıtıyla Fransız edebiyatında açılan psikolojik roman
çığırı, diğer ülke romancılarını da etkilemiştir. Bizde Mehmet Rauf'un
"Eylül"ü, Peyami Safa'nın "9. Hariciye Koğuşu" buna örnektir.
Geri: Yazı Türleri ( Konu Anlatımı ve Test )
3. MASAL VE FABL :
Olağanüstü kahraman ve olaylara yer veren öykülere masal denir. Masal
terimi öncelikle, sözlü geleneğin ürünleri olan halk öykülerini
kapsar. Ama sözlü gelenekle ilişkisi olmayan edebi yönü ağır basan bazı
yapıtlar da bu türün içinde yer alır. Halk masalları dört temel grupta
toplanır: hayvan masalları, olağanüstü ve gerçekçi masallar, güldürücü
masallar, zincirlemeli masallar.
Hayvan masalları genellikle kısa masallardır. La Fontaine masalları bu
türün en güzel örnekleridir. Olağanüstü masallarda, olağan varlıkların
yanı sıra cin, peri, dev, ejderha gibi olağanüstü varlıklara da yer
verilir. Gerçekçi masalların başlıca kahramanları ise padişahlar,
vezirler, prens ve prensesler, zenginler, hırsızlar ya da haydutlar
gibi gerçek hayattaki kişilerdir. Güldürücü masallar, okuyan ve
dinleyeni eğlendirmeyi amaçlayan masallardır. Zincirleme masallarda
sıkı bir mantık bağıyla birbirine bağlanan, küçük ve önemsiz bir dizi
olay art arda sıralanır.
Masalların, insan ve hayvan davranışlarından harekete geçerek toplumda
görülen aksaklıkları yermek ve gerçek İnsanlara bir ahlak, düzen
dersi vermek gibi amaç güdenleri de vardır. Manzum olarak yazılan bu
masallara fabl denir.
Bilinen ilk masalların Hintlilere ait olduğu kabul edilir. Hint
masalcısı Beydeba'nın "Kelile ve Dimne" adlı yapıtı masalların bilinen
ilk kaynağıdır. Yunan edebiyatında Aisopos (Ezop) masallarıyla
ünlüdür. Batı'da La Fontaine ise fabl türü masalın en ünlüsüdür.
Olağanüstü kahraman ve olaylara yer veren öykülere masal denir. Masal
terimi öncelikle, sözlü geleneğin ürünleri olan halk öykülerini
kapsar. Ama sözlü gelenekle ilişkisi olmayan edebi yönü ağır basan bazı
yapıtlar da bu türün içinde yer alır. Halk masalları dört temel grupta
toplanır: hayvan masalları, olağanüstü ve gerçekçi masallar, güldürücü
masallar, zincirlemeli masallar.
Hayvan masalları genellikle kısa masallardır. La Fontaine masalları bu
türün en güzel örnekleridir. Olağanüstü masallarda, olağan varlıkların
yanı sıra cin, peri, dev, ejderha gibi olağanüstü varlıklara da yer
verilir. Gerçekçi masalların başlıca kahramanları ise padişahlar,
vezirler, prens ve prensesler, zenginler, hırsızlar ya da haydutlar
gibi gerçek hayattaki kişilerdir. Güldürücü masallar, okuyan ve
dinleyeni eğlendirmeyi amaçlayan masallardır. Zincirleme masallarda
sıkı bir mantık bağıyla birbirine bağlanan, küçük ve önemsiz bir dizi
olay art arda sıralanır.
Masalların, insan ve hayvan davranışlarından harekete geçerek toplumda
görülen aksaklıkları yermek ve gerçek İnsanlara bir ahlak, düzen
dersi vermek gibi amaç güdenleri de vardır. Manzum olarak yazılan bu
masallara fabl denir.
Bilinen ilk masalların Hintlilere ait olduğu kabul edilir. Hint
masalcısı Beydeba'nın "Kelile ve Dimne" adlı yapıtı masalların bilinen
ilk kaynağıdır. Yunan edebiyatında Aisopos (Ezop) masallarıyla
ünlüdür. Batı'da La Fontaine ise fabl türü masalın en ünlüsüdür.
Geri: Yazı Türleri ( Konu Anlatımı ve Test )
4. TİYATRO
Tiyatro, insan yaşamını söz ve eyleme dayanarak anlatan bir gösterim
sanatıdır. Toplumsal bir sanat olduğu için toplumsal yapı ve yaşamdaki
değişmeler doğrultusunda tiyatro da gelişmiş, değişmiştir. Edebiyat
tarihçileri, tiyatronun Eski Yunan'da, şarap tanrısı Dionysos adına
düzenlenen törenlerden doğduğunu belirtmişlerdir.
Başlıca tiyatro türleri şunlardır:
a) Tragedya:
İlk örnekleri MÖ 6. yüzyılda Eski Yunan'da görülür. Klasisizm akımı
içinde Fransa'da yeniden canlılık kazanmış 19. yüzyılın ortalarına
kadar var-
lığını sürdürmüştür. Tragedya (trajedi), kısaca "acıklı olayları ele alıp anlatan oyun" olarak tanımlanabilir.
Tragedyanın özelliklerini şöyle belirtebiliriz :
-Eser baştan sona ağırbaşlı, ciddi bir hava içinde geçer.
-Erdeme ve ahlâka büyük değer verilir.
-Konularını mitolojiden ve tarihten alır.
-Kahramanları tanrılar, tanrıçalar, krallar vb. varlıklardır.
-Diyalog ve koro bölümlerinden oluşur.
-Üç birlik kuralına (yer, zaman, olayda birlik) uygun yazılır.
-Vurma, yaralama, öldürme olaylarına sahnede yer verilmez.
-Şiirle oluşturulan; ağırbaşlı bir üslup kullanılır.
■ Sophokles, Racine, Corneille... önemli yazarlarıdır.
b) Komedya :
Olayların, durumların ve İnsanların gülünç yönlerini ortaya koyan oyun
türüdür. Güldürerek düşündürmeyi amaçlar. Eski Yunan edebiyatında
Aristophanes'in "Eşek Arılan"; Fransız edebiyatında Moliere'in "Gülünç
Kibarlar" adlı yapıtları birer komedya örneğidir.
Konuları bakımından üç türlü komedi vardır:
Töre komedisi : Şair Evlenmesi (Şinasi)
Karakter komedisi; Cimri (Molière)
Entrika komedisi: Scapln'in Dolapları (Molière)
Komedyaların özellikleri şunlardır:
-Konularını günlük yaşamdan alır.
-Kişiler halk arasından seçilir.
-Halkın konuşma diliyle yazılır; soylu bir üslup kaygısı güdülmez.
-Birbirini izleyen diyalog ve koro bölümlerinden oluşur.
-Üç birlik kuralına uyulur.
c) Dram :
18. yüzyılda Fransız filozofu Diderot, Beaumarchais ve bazı yazarların
uzun tragedyaya karşı çıkmaları, günlük olayları işleyen oyunları
tercih etmeleri üzerine doğdu. Dram ismini de bu filozoflar verdi.
Dram türü oyunlar acıklı ve gülünç
olayları bir arada işliyordu. İngiliz yazar Shakespeare klasik
tiyatronun üç birlik kuralını hiçe sayan dramlar yazdı. Victor Hugo
ise 19. yüzyılda Romantik dramın beyannamesi sayılan "Cromwell" adlı
yapıtının önsözünde bu türün özelliklerini açıkladı.
Romantik dramla birlikte modern tiyatroya geçiş sağlandı. Romantik dramın başlıca özellikleri şunlardır:
-Üç birlik kuralına uyulmaz.
-Hem acıklı hem gülünç olaylar işlenir.
-Olaylar tarihten ya da günlük hayattan alınabilir.
-Kişiler her sınıf halktan seçilebilir.
-Yerli özelliklerin işlenmesine önem verilir.
-Her türlü olay sahnede gösterilebilir.
-Nazım veya nesir biçiminde yazılabilir.
4. ŞİİR
Şiir; zengin imgelerle (hülya, hayal), ritimli sözlerle; seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan bir edebi anlatım biçimidir.
Şiir, bilgi aktarmak amacıyla yazılmaz. Şiir, bilgi değil, duygu
aktarır. Duygulardan, imgelerden, düşlerden, özlemlerden oluşmuş bir
yaşantı birikiminin ürünüdür. Ozan, şiiri aracılığıyla bu yaşantıyı
okuyucuyla paylaşır.
Konularına göre şiir türleri şunlardır:
A) Epik Şiir:
Bir ulusun yaşamını yakından İlgilendiren, tarih ve toplum olaylarına
ait kahramanlıkları anlatan şiirsel öykülere epik şiir denir. Uzun
manzum hikaye olarak en eski biçimleri destanlardır. Epik şiirde
yiğitçe bir söyleyiş vardır. Bu şiirin konusu hem efsanelere hem de
gerçek olaylara dayanır. Yapısında masalla tarih, gerçekle düş yan
yanadır. Ayrıca "epope" de denilen epik şiirde tarihsel bir gerçek
vardır.
*Epopeler iki türlüdür:
-Doğal Epopeler (Destanlar):
Çok eski çağlarda ulusların vicdanında derin izler bırakan olayların
kuşaktan kuşağa aktarılması, daha sonra bir saz şairinin bunları
derlemesiy-le oluşan destanlardır. Halkın ortak malıdır (anonim).
Başlıca doğal destanlar:
lliada ve Odysseia :.............Yunan edebiyatı
Şehname...........................Fars edebiyatı
Kalevala............................Fin edebiyatı
Mahabharata - Ramayana.....Hint edebiyatı
Le Cid....................................İspanyol edebiyatı
Nibelungen........................Alman edebiyatı
Chansen de Röland.............Fransız edebiyatı
Beovvulf...........................İngiliz edebiyatı
Igor........................................Rus edebiyatı
Şinto......................................Japon edebiyatı
-Yapay Epopeler (Destanlar):
Yeni ve yakın çağlarda herhangi bir tarih olayının bir ozan tarafından
destan kurallarına uygun olarak yazılmış biçimidir. Bunlar bireysel
üründür. Başlıca yapma destanlar şunlardır:
Destan adı Şair - Ulus
Kaybolmuş Cennet........... Milton.......İngiliz
İlahi Komedya................. Dante........İtalyan
Çılgın Orlando................. Ariosto......İtalyan
Kurtarılmış Kudüs............. Tasso........italyan
Aenels.............................Vergilius....Latin
Türk Destanları :
Kronolojik sıraya uygun olarak İslamiyet öncesindeki Türk destanları şunlardır:
Destan Adı...Ait Olduğu Türk Topluluğu
Şu....................Sakalar
Alp Er Tunga......Sakalar
Oğuz Kağan.......Hunlar
Bozkurt..............Göktürkler
Ergenekon..........Göktürkler
Türeyiş...............Uygurlar
Göç ..................Uygurlar
İslamiyet'in kabulünden sonraki Türk destanları ise şunlardır:
— Manas Destanı
— Battal Gazi Destanı
— Danişment Gazi Destanı
— Köroğlu Destanı
— Satuk Buğra Han Destanı
— Genç Osman Destanı (Kayıkçı Kul Mustafa)
— Üç Şehitler Destanı (Fazıl Hüsnü Dağlarca)
Bunlardan Manas Destanı, Kırgız Türklerine alt bir destandır ve 400 bin
dizeden fazladır. İlk kez Rus bilgini Radloff tarafından ve Kırgız
halkının ağzından derlenmiş olan bu destan, dünyanın en uzun destanı
niteliği taşır.
B) Lirik Şiir:
Duygu ve düşünceleri coşkulu bir dille anlatan şiir çeşididir. Eski
Yunan edebiyatında ozanlar şiirlerini "Lyra" denen telli bir sazla
söyledikleri için, bu tür şiirlere lirik denmiştir. Türk edebiyatında
da "âşık" ya da "saz şairi" adı verilen halk ozanları şiirlerini hâlâ
sazla söylemektedirler. Lirik şiirde toplumsal mutluluk ya da
felâketlerden duyulan sevinç ya da acı gibi ortak duygular; ya da aşk,
ayrılık, özlem, ölüm acısı gibi bireysel duygular anlatılır:
sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan
kimi zaman ellerini kırar tutkusu
birkaç hayat çıkarır yaşamasından
hangi kapıyı çalsa kimi zaman
arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
(Attila İlhan)
C) Pastoral Şiir:
Doğa güzelliklerini, çoban yaşantısını, kır yaşamına duyulan özlemi
işleyen şiir türüdür. Konuları yapmacıksız, özentisiz, sözcük
oyunlarından uzak, yalın bir dili vardır. Saf, temiz, sakin yaşamı
duyurmak amacıyla yazılır. Bu şiirin iki türü vardır:
I) İdil: Bir kişinin ağzından kır yaşamının güzelliğini ve çoban aşkını anlatan şiirdir.
II) Eglog : Birkaç çobanın aşk, kır yaşamı gibi konular üzerine karşılıklı konuşması yoluyla yazılan şiirdir.
Ak tüylü köpektir koyun sürüsüyle Seğirtir kaval sesinde sağa sola
Çobandır köyün yamacında Yayar davarı da çömelir Meşe dallarının altına
D) Didaktik Şiir:
Duygulara değil, düşüncelere seslenen şiirdir. Çünkü didaktik şiirin
amacı güzellik oluşturmak değil, öğretmek ve bilgi vermektir. Bir
düşünceyi aşılamak, övmek amacıyla yazılır. Bilim, sanat, felsefe,
ahlâk, din... gibi temel kavramları ve kurallarını öğretmek amacıyla
yazılır:
Güvenme âlemde gençliğe çağa
Gel gönül yapışma çürük budağa
Ne evlâda güven ne bahçe bağa
Becerip yemişin derebilmezsin
E) Dramatik Şiir:
Manzum tiyatro yapıtlarında kişilerin karşılıklı konuşmaları dramatik
şiiri oluşturur. Eski Yunan edebiyatındaki manzum tragedyalar dramatik
şiir sayılır. Günümüz edebiyatında terimsel anlamıyla dramatik şiir
yazılmamaktadır.
F) Satirik Şiir:
Toplumdaki düzensizlikleri, tutarsızlıkları, kişilik çarpıklıklarını
yerme amacıyla iğneli ve alaylı bir dille anlatan şiirlerdir. Yani bir
çeşit yergi şiiridir. Divan edebiyatındaki "hicviye"ler ile Halk
edebiyatındaki "taşlama"lar bu şiir türünün örnekleridir.
Benim bu gidişe aklım ermiyor
Fukara halini kimse sormuyor
Padişah sikkesi selam vermiyor
Kefensiz kalacak ölümüz bizim
Tiyatro, insan yaşamını söz ve eyleme dayanarak anlatan bir gösterim
sanatıdır. Toplumsal bir sanat olduğu için toplumsal yapı ve yaşamdaki
değişmeler doğrultusunda tiyatro da gelişmiş, değişmiştir. Edebiyat
tarihçileri, tiyatronun Eski Yunan'da, şarap tanrısı Dionysos adına
düzenlenen törenlerden doğduğunu belirtmişlerdir.
Başlıca tiyatro türleri şunlardır:
a) Tragedya:
İlk örnekleri MÖ 6. yüzyılda Eski Yunan'da görülür. Klasisizm akımı
içinde Fransa'da yeniden canlılık kazanmış 19. yüzyılın ortalarına
kadar var-
lığını sürdürmüştür. Tragedya (trajedi), kısaca "acıklı olayları ele alıp anlatan oyun" olarak tanımlanabilir.
Tragedyanın özelliklerini şöyle belirtebiliriz :
-Eser baştan sona ağırbaşlı, ciddi bir hava içinde geçer.
-Erdeme ve ahlâka büyük değer verilir.
-Konularını mitolojiden ve tarihten alır.
-Kahramanları tanrılar, tanrıçalar, krallar vb. varlıklardır.
-Diyalog ve koro bölümlerinden oluşur.
-Üç birlik kuralına (yer, zaman, olayda birlik) uygun yazılır.
-Vurma, yaralama, öldürme olaylarına sahnede yer verilmez.
-Şiirle oluşturulan; ağırbaşlı bir üslup kullanılır.
■ Sophokles, Racine, Corneille... önemli yazarlarıdır.
b) Komedya :
Olayların, durumların ve İnsanların gülünç yönlerini ortaya koyan oyun
türüdür. Güldürerek düşündürmeyi amaçlar. Eski Yunan edebiyatında
Aristophanes'in "Eşek Arılan"; Fransız edebiyatında Moliere'in "Gülünç
Kibarlar" adlı yapıtları birer komedya örneğidir.
Konuları bakımından üç türlü komedi vardır:
Töre komedisi : Şair Evlenmesi (Şinasi)
Karakter komedisi; Cimri (Molière)
Entrika komedisi: Scapln'in Dolapları (Molière)
Komedyaların özellikleri şunlardır:
-Konularını günlük yaşamdan alır.
-Kişiler halk arasından seçilir.
-Halkın konuşma diliyle yazılır; soylu bir üslup kaygısı güdülmez.
-Birbirini izleyen diyalog ve koro bölümlerinden oluşur.
-Üç birlik kuralına uyulur.
c) Dram :
18. yüzyılda Fransız filozofu Diderot, Beaumarchais ve bazı yazarların
uzun tragedyaya karşı çıkmaları, günlük olayları işleyen oyunları
tercih etmeleri üzerine doğdu. Dram ismini de bu filozoflar verdi.
Dram türü oyunlar acıklı ve gülünç
olayları bir arada işliyordu. İngiliz yazar Shakespeare klasik
tiyatronun üç birlik kuralını hiçe sayan dramlar yazdı. Victor Hugo
ise 19. yüzyılda Romantik dramın beyannamesi sayılan "Cromwell" adlı
yapıtının önsözünde bu türün özelliklerini açıkladı.
Romantik dramla birlikte modern tiyatroya geçiş sağlandı. Romantik dramın başlıca özellikleri şunlardır:
-Üç birlik kuralına uyulmaz.
-Hem acıklı hem gülünç olaylar işlenir.
-Olaylar tarihten ya da günlük hayattan alınabilir.
-Kişiler her sınıf halktan seçilebilir.
-Yerli özelliklerin işlenmesine önem verilir.
-Her türlü olay sahnede gösterilebilir.
-Nazım veya nesir biçiminde yazılabilir.
4. ŞİİR
Şiir; zengin imgelerle (hülya, hayal), ritimli sözlerle; seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan bir edebi anlatım biçimidir.
Şiir, bilgi aktarmak amacıyla yazılmaz. Şiir, bilgi değil, duygu
aktarır. Duygulardan, imgelerden, düşlerden, özlemlerden oluşmuş bir
yaşantı birikiminin ürünüdür. Ozan, şiiri aracılığıyla bu yaşantıyı
okuyucuyla paylaşır.
Konularına göre şiir türleri şunlardır:
A) Epik Şiir:
Bir ulusun yaşamını yakından İlgilendiren, tarih ve toplum olaylarına
ait kahramanlıkları anlatan şiirsel öykülere epik şiir denir. Uzun
manzum hikaye olarak en eski biçimleri destanlardır. Epik şiirde
yiğitçe bir söyleyiş vardır. Bu şiirin konusu hem efsanelere hem de
gerçek olaylara dayanır. Yapısında masalla tarih, gerçekle düş yan
yanadır. Ayrıca "epope" de denilen epik şiirde tarihsel bir gerçek
vardır.
*Epopeler iki türlüdür:
-Doğal Epopeler (Destanlar):
Çok eski çağlarda ulusların vicdanında derin izler bırakan olayların
kuşaktan kuşağa aktarılması, daha sonra bir saz şairinin bunları
derlemesiy-le oluşan destanlardır. Halkın ortak malıdır (anonim).
Başlıca doğal destanlar:
lliada ve Odysseia :.............Yunan edebiyatı
Şehname...........................Fars edebiyatı
Kalevala............................Fin edebiyatı
Mahabharata - Ramayana.....Hint edebiyatı
Le Cid....................................İspanyol edebiyatı
Nibelungen........................Alman edebiyatı
Chansen de Röland.............Fransız edebiyatı
Beovvulf...........................İngiliz edebiyatı
Igor........................................Rus edebiyatı
Şinto......................................Japon edebiyatı
-Yapay Epopeler (Destanlar):
Yeni ve yakın çağlarda herhangi bir tarih olayının bir ozan tarafından
destan kurallarına uygun olarak yazılmış biçimidir. Bunlar bireysel
üründür. Başlıca yapma destanlar şunlardır:
Destan adı Şair - Ulus
Kaybolmuş Cennet........... Milton.......İngiliz
İlahi Komedya................. Dante........İtalyan
Çılgın Orlando................. Ariosto......İtalyan
Kurtarılmış Kudüs............. Tasso........italyan
Aenels.............................Vergilius....Latin
Türk Destanları :
Kronolojik sıraya uygun olarak İslamiyet öncesindeki Türk destanları şunlardır:
Destan Adı...Ait Olduğu Türk Topluluğu
Şu....................Sakalar
Alp Er Tunga......Sakalar
Oğuz Kağan.......Hunlar
Bozkurt..............Göktürkler
Ergenekon..........Göktürkler
Türeyiş...............Uygurlar
Göç ..................Uygurlar
İslamiyet'in kabulünden sonraki Türk destanları ise şunlardır:
— Manas Destanı
— Battal Gazi Destanı
— Danişment Gazi Destanı
— Köroğlu Destanı
— Satuk Buğra Han Destanı
— Genç Osman Destanı (Kayıkçı Kul Mustafa)
— Üç Şehitler Destanı (Fazıl Hüsnü Dağlarca)
Bunlardan Manas Destanı, Kırgız Türklerine alt bir destandır ve 400 bin
dizeden fazladır. İlk kez Rus bilgini Radloff tarafından ve Kırgız
halkının ağzından derlenmiş olan bu destan, dünyanın en uzun destanı
niteliği taşır.
B) Lirik Şiir:
Duygu ve düşünceleri coşkulu bir dille anlatan şiir çeşididir. Eski
Yunan edebiyatında ozanlar şiirlerini "Lyra" denen telli bir sazla
söyledikleri için, bu tür şiirlere lirik denmiştir. Türk edebiyatında
da "âşık" ya da "saz şairi" adı verilen halk ozanları şiirlerini hâlâ
sazla söylemektedirler. Lirik şiirde toplumsal mutluluk ya da
felâketlerden duyulan sevinç ya da acı gibi ortak duygular; ya da aşk,
ayrılık, özlem, ölüm acısı gibi bireysel duygular anlatılır:
sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan
kimi zaman ellerini kırar tutkusu
birkaç hayat çıkarır yaşamasından
hangi kapıyı çalsa kimi zaman
arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
(Attila İlhan)
C) Pastoral Şiir:
Doğa güzelliklerini, çoban yaşantısını, kır yaşamına duyulan özlemi
işleyen şiir türüdür. Konuları yapmacıksız, özentisiz, sözcük
oyunlarından uzak, yalın bir dili vardır. Saf, temiz, sakin yaşamı
duyurmak amacıyla yazılır. Bu şiirin iki türü vardır:
I) İdil: Bir kişinin ağzından kır yaşamının güzelliğini ve çoban aşkını anlatan şiirdir.
II) Eglog : Birkaç çobanın aşk, kır yaşamı gibi konular üzerine karşılıklı konuşması yoluyla yazılan şiirdir.
Ak tüylü köpektir koyun sürüsüyle Seğirtir kaval sesinde sağa sola
Çobandır köyün yamacında Yayar davarı da çömelir Meşe dallarının altına
D) Didaktik Şiir:
Duygulara değil, düşüncelere seslenen şiirdir. Çünkü didaktik şiirin
amacı güzellik oluşturmak değil, öğretmek ve bilgi vermektir. Bir
düşünceyi aşılamak, övmek amacıyla yazılır. Bilim, sanat, felsefe,
ahlâk, din... gibi temel kavramları ve kurallarını öğretmek amacıyla
yazılır:
Güvenme âlemde gençliğe çağa
Gel gönül yapışma çürük budağa
Ne evlâda güven ne bahçe bağa
Becerip yemişin derebilmezsin
E) Dramatik Şiir:
Manzum tiyatro yapıtlarında kişilerin karşılıklı konuşmaları dramatik
şiiri oluşturur. Eski Yunan edebiyatındaki manzum tragedyalar dramatik
şiir sayılır. Günümüz edebiyatında terimsel anlamıyla dramatik şiir
yazılmamaktadır.
F) Satirik Şiir:
Toplumdaki düzensizlikleri, tutarsızlıkları, kişilik çarpıklıklarını
yerme amacıyla iğneli ve alaylı bir dille anlatan şiirlerdir. Yani bir
çeşit yergi şiiridir. Divan edebiyatındaki "hicviye"ler ile Halk
edebiyatındaki "taşlama"lar bu şiir türünün örnekleridir.
Benim bu gidişe aklım ermiyor
Fukara halini kimse sormuyor
Padişah sikkesi selam vermiyor
Kefensiz kalacak ölümüz bizim
Geri: Yazı Türleri ( Konu Anlatımı ve Test )
II. ÖĞRETİCİ VE BİLGİLENDİRİCİ TÜRLER
1. DENEME
Bir yazarın, serbestçe seçtiği herhangi bir konu üzerinde kişisel görüş
ve düşüncelerini anlattığı yazılara deneme denir, insanı ve toplumu
ilgilendiren her şey (yaşama, ölüm, aşk, sanat, felsefe, din, tarih,
bilim, siyaset, kültür vb.) denemelerin konusu olabilir. Deneme
türünün ilk örneklerini Epiktetos, Eflatun, Seneca, Çiçero vb. nin
bazı eserlerinde görmek mümkündür. Batı edebiya-tınde en büyük deneme
yazarları Montaigne (Monteyn) ve Bacon (Beykın)'dır. Türk Edebiyatında
ise deneme türünde eser veren yazarlarımızdan bazıları şunlardır:
Ahmet Haşim, Yakup Kadri, Nurullah Ataç, Sabahattin Eyüboğlu, Suut
Kemal Yetkin, Ahmet Hamdi Tanpınar, Tarık Buğra, Mehmet Kaplan, Cemil
Meriç, Vedat Günyol, Melih Cevdet Anday, Salah Birsel, Sezai Karakoç
vb.
Deneme yazılarında görülen özellikleri şöyle sıralayabiliriz:
-Her konuda yazılabilir.
-Zevkle okunan yazılardır. Okuyuculara okuma zevki aşılaması yanında,
çok belli etmeden bazı gerçekleri öğretir, düşünceleri aktarır.
-Felsefi ve bilimsel konuları ele almasıyla makaleye yaklaşır. Ancak
makalede olduğu gibi ortaya konan fikirlerin ispatlanması mecburiyeti
yoktur.
-Ön planda olan, yazarın kişisel düşünceleridir.
-Bir görüşü ispat etmek, kesin sonuçlara varmak, belgelerden faydalanmak gibi mecburiyetler yoktur.
-Yazar, kendi kendisiyle konuşuyormuş gibidir. Deneme, bu yönüyle
sohbete benzemesine rağmen, düşünceleri açıklayışı, çözümlemelere
girişiyle sohbetten ayrılır.
-Denemenin samimi, kıvrak, akıcı, güzel bir üslûbu vardır.
2. FIKRA:
Güncel bir olayı (seçim, deprem, sel baskını, savaş...vb.) kişisel
açıdan ele alıp yorumlayan' gazete yazılarına fıkra denir. Fıkralar,
zamanla -güncel bir konuyu ele alıp işledikleri için - değerini
yitirebilir.
Bir fıkra yazısında şu özellikler görülür:
-Konu sınırlaması yoktur. Yani her konuda fıkra yazılabilir.
-Bir yazarın günlük, sosyal ve kültürel olaylara ait herhangi bir konu
üzerinde kişisel görüş ve düşüncelerini anlatan yazılardır.
-Fıkra yazarlarının konularında tekrarlara düşmemesi ve geniş bir kültür birikimine sahip olması gerekir.
-Fıkra, kısa ve etkili bir sonuca varmak amacını taşır.
-Fıkra, kanıtlamak amacı gütmez ve fazlaca ayrıntıya inmez.
-Fıkralar makale türüne göre daha sübjektiftir ve konuşma üslûbuna daha yakındır.
3. MAKALE
Bilim ya da sanatla ilgili bir konuda bir görüş ileri sürmek, bir
düşünceyi savunmak ve desteklemek amacıyla yazılan bilimsel yazılara
makale denir.Bilgisayar teknolojisi, caz müziği, arkeolojik çalışmalar,
kanserle ilgili buluşlar, Akdeniz Bögesi'nin jeolojisi ya da Malazgirt
Savaşı makale konusu olabilir.
Makalenin başlıca özellikleri şunlardır:
-Makalede ileri sürülen düşüncelerin kanıtlanması esastır.
-Yazar nesnel bir tutum takınmak zorundadır.
-Ciddi ve terimlere dayalı bir dil kullanılır.
Edebiyatımızda ilk makaleyi Şinasi Tercüman-ı Ahval gazetesinde yazmıştır.
1. DENEME
Bir yazarın, serbestçe seçtiği herhangi bir konu üzerinde kişisel görüş
ve düşüncelerini anlattığı yazılara deneme denir, insanı ve toplumu
ilgilendiren her şey (yaşama, ölüm, aşk, sanat, felsefe, din, tarih,
bilim, siyaset, kültür vb.) denemelerin konusu olabilir. Deneme
türünün ilk örneklerini Epiktetos, Eflatun, Seneca, Çiçero vb. nin
bazı eserlerinde görmek mümkündür. Batı edebiya-tınde en büyük deneme
yazarları Montaigne (Monteyn) ve Bacon (Beykın)'dır. Türk Edebiyatında
ise deneme türünde eser veren yazarlarımızdan bazıları şunlardır:
Ahmet Haşim, Yakup Kadri, Nurullah Ataç, Sabahattin Eyüboğlu, Suut
Kemal Yetkin, Ahmet Hamdi Tanpınar, Tarık Buğra, Mehmet Kaplan, Cemil
Meriç, Vedat Günyol, Melih Cevdet Anday, Salah Birsel, Sezai Karakoç
vb.
Deneme yazılarında görülen özellikleri şöyle sıralayabiliriz:
-Her konuda yazılabilir.
-Zevkle okunan yazılardır. Okuyuculara okuma zevki aşılaması yanında,
çok belli etmeden bazı gerçekleri öğretir, düşünceleri aktarır.
-Felsefi ve bilimsel konuları ele almasıyla makaleye yaklaşır. Ancak
makalede olduğu gibi ortaya konan fikirlerin ispatlanması mecburiyeti
yoktur.
-Ön planda olan, yazarın kişisel düşünceleridir.
-Bir görüşü ispat etmek, kesin sonuçlara varmak, belgelerden faydalanmak gibi mecburiyetler yoktur.
-Yazar, kendi kendisiyle konuşuyormuş gibidir. Deneme, bu yönüyle
sohbete benzemesine rağmen, düşünceleri açıklayışı, çözümlemelere
girişiyle sohbetten ayrılır.
-Denemenin samimi, kıvrak, akıcı, güzel bir üslûbu vardır.
2. FIKRA:
Güncel bir olayı (seçim, deprem, sel baskını, savaş...vb.) kişisel
açıdan ele alıp yorumlayan' gazete yazılarına fıkra denir. Fıkralar,
zamanla -güncel bir konuyu ele alıp işledikleri için - değerini
yitirebilir.
Bir fıkra yazısında şu özellikler görülür:
-Konu sınırlaması yoktur. Yani her konuda fıkra yazılabilir.
-Bir yazarın günlük, sosyal ve kültürel olaylara ait herhangi bir konu
üzerinde kişisel görüş ve düşüncelerini anlatan yazılardır.
-Fıkra yazarlarının konularında tekrarlara düşmemesi ve geniş bir kültür birikimine sahip olması gerekir.
-Fıkra, kısa ve etkili bir sonuca varmak amacını taşır.
-Fıkra, kanıtlamak amacı gütmez ve fazlaca ayrıntıya inmez.
-Fıkralar makale türüne göre daha sübjektiftir ve konuşma üslûbuna daha yakındır.
3. MAKALE
Bilim ya da sanatla ilgili bir konuda bir görüş ileri sürmek, bir
düşünceyi savunmak ve desteklemek amacıyla yazılan bilimsel yazılara
makale denir.Bilgisayar teknolojisi, caz müziği, arkeolojik çalışmalar,
kanserle ilgili buluşlar, Akdeniz Bögesi'nin jeolojisi ya da Malazgirt
Savaşı makale konusu olabilir.
Makalenin başlıca özellikleri şunlardır:
-Makalede ileri sürülen düşüncelerin kanıtlanması esastır.
-Yazar nesnel bir tutum takınmak zorundadır.
-Ciddi ve terimlere dayalı bir dil kullanılır.
Edebiyatımızda ilk makaleyi Şinasi Tercüman-ı Ahval gazetesinde yazmıştır.
Geri: Yazı Türleri ( Konu Anlatımı ve Test )
4. RÖPORTAJ
Bir gerçeği,bir doğruyu,inceleme,gezip görme ya da soruşturma yoluyla yansıtan yazılardır.
Yazar, röportajı çoğu kez öyküsel bir anlatımla gerçekleştirir.
Gerektikçe fotoğrafların tanıklığına başvurur. Böylece okuru gerçekle
yüz yüze getirir, öğretmek istediğini yaşatarak öğretir. Röportajda
bir yaşam gerçeğinden yola çıkılır. Bu gerçeğe yazarın yorumu katılmaz,
yazar gerçek karşısında nesnel olmak zorundadır. İnandırıcılığı
sağlamak amacıyla kullanılan belgelerin yanında, örnekleme, tanık
gösterme gibi düşünceyi geliştirme yollarına başvurulur. Çok yönlü bir
yazı türü olması öykülemeyle birlikte açıklamaya, tartışmaya,
betimlemeye de yer vermeyi gerektirir.
5. ELEŞTİRİ (TENKİT)
Bir yapıtın iyi ve kusurlu yönlerini gerçekçi bir şekilde belirten yazı
türüdür. Eleştirmen, yazılarıyla sanatçıya ışık tutar, yol gösterir;
aynı zamanda okuyucuyu da aydınlatır. Gerektiğinde belgeler ve
örnekler gösterilebilir. Eleştirmen, eleştirisinde kişisel görüşlere,
düşünce ve duygulara yer verir. Bu açıdan hemen bütün eleştirilerde
öznellik vardır. Ancak iyi bir eleştirmenden beklenen, mümkün olduğu
kadar nesnel bir yaklaşım sergilemesidlr.
Eleştiride daha çok tartışmacı anlatım biçimine yer verilir; açıklama, karşılaştırma, örnekleme gibi tekniklere başvurulur.
Türk edebiyatında Nurullah Ataç, Sabahattin Eyüboğlu, Mehmet Kaplan, Fethi Naci, Rauf Mut-luay eleştiri yazılarıyla tanınmıştır.
6. SOHBET (SÖYLEŞİ)
Düşünceleri fazla derinleştirmeden, bir konuşma havası içinde anlatan yazı türüdür. Her konuda yazılabilir.
Okuyucuyu sıkmayan, konuşma diliyle ve samimi bir havada yazılan yazılardır.
III. GERÇEK YAŞAMDAN SÖZ EDEN TÜRLER
1. GÜNLÜK
Günü gününe tutulan notlardan oluşan yazılara günlük (günce) denir.
Günlükler, bir kişinin geçmişine, yaşadıklarına ışık tutması bakımından
önemli yapıtlardır. Eski dilde "rûznâme", yeni dilde "günce" de
denilen bu yazı türü, gerçek yaşamdan kaynaklanır. Sıcağı sıcağına
yazıldığı için anıdan ayrılır.
Nurullah Ataç, Oktay Akbal gibi yazarlar günlükleriyle tanınmıştır.
2. ANI (HATIRA)
Sanat, bilim ve meslek dallarında ün yapmış kişilerin, kendi
başlarından geçen ve devirlerinde olup biten olaylarla ilgili duygu,
düşünce, bilgi ve gözlemlerini anlatan yazılarına anı (hatıra) denir.
Anı yazma, insanoğlunun yaşadığı, geride bıraktığı olay ve olguları
anlatma, başkalarıyla paylaşma ihtiyacından doğmuştur.
Anı türünün özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
-Yaşanılmakta olan zaman dilimini değil, yaşanılmış, geride kalmış zamanı anlatır.
-Geçmişi anlattığı için tarihe ışık tutar.
-Otobiyografi, doğrudan doğruya yazarın kendi hayatıdır. Anıda İse
yazar, kendi hayatıyla birlikte devrini ve çevresini de anlatır. Bazı
durumlarda anı yazarının kendini geriye çekip sadece çevresini
anlattığı da olur.
-Anıları yazmakta amaç, bir kişinin hayatını anlatmaktan çok, bir döneme ayna tutmaktır.
-Anı yazarken, abartılı, yapay bir anlatımdan sakınılır; içten, akıcı, açık ve anlaşılır bir dil kullanılır.
3. MEKTUP
Birbirlerinden uzakta olan insanların veya yazı yoluyla karşısındakine
duygu, düşünce ve isteklerini duyurmak isteyenlerin haberleşmek için
kullandıkları bir yazı türüdür.
Mektupların konuları oldukça bol, bağımsız; ufukları alabildiğine
geniştir. Gönderdiğimiz mektubun türü, gönderdiğimiz kişiyle olan
yakınlık derecemiz, mektuptaki samimiyetin ölçüsünü tayin eder. Yakın
arkadaşlarımıza, dost ve sevdiklerimize gönderdiğimiz mektuplarla,
aramızda saygı sınırı ve resmiyet bulunan kişilere gönderdiğimiz
mektuplar birbirine benzemez.
4. BİYOGRAFİ (Yaşamöyküsü)
Kişilerin hayatlarını anlatan yazılara biyografi (yaşamöyküsü) denir.
Biyografiler, bilim ve sanat dallarında ün yapmış, insanlığa hizmet
etmiş, sevilen, sayılan kişilerin hayatlarını, nasıl ve hangi yolda
başarı sağladıklarını anlatan yazılardır.
Biyografi yazmak, birtakım hazırlıklar yapmayı gerektirir. İlk iş
olarak, biyografisi yazılacak kişiyle ilgili belgeler, kaynaklar ve
bilgiler toplanır. Daha sonra o kişiyi tanıyan, bilen kişilerle
konuşulur; onun yaşadığı ortamın şartları tanınmaya çalışılır.
Biyografinin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz :
-Biyografi, kişiyi bütün yönleriyle ele alır.
-Biyografide kişinin doğumundan ölümüne kadar yaşadıkları (doğduğu
çevre, çocukluk dönemi, öğrenimi, mesleği, arkadaşları...vb) kronolojik
bir sırayla aktarılır.
er öyküleyicl anlatım biçimiyle yazılır.
Bir kişinin kendi yaşamını kendisinin yazmasıyla ortaya çıkan yapıtlara otobiyografi (özya-şamöyküsü) denir.
5. GEZİ (SEYAHAT)
Bir yazarın, yurt İçinde ya da yurt dışında gezip gördüğü yerlerin ligi
çekici yanlarını tanıtmak amacıyla canlı ve edebi bir üslûpla kaleme
aldığı yazılara gezi (seyahat) yazısı denir. Gezi yazılarının bir adı
da "Seyahatname" dir. Gezi, yazarlarının doğrudan gözlemlerine, bizzat
duyduklarına, araştırmalarına dayandığı İçin tarih, coğrafya,
sosyoloji, hukuk gibi bilim dallarına kaynaklık eder.
Gezi yazılarının özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
-Gezi yazıları, gözlem gücünün ürünüdür.
-Gezilen yerlerin başka yerlere benzemeyen görüntüleri tasvir edilir.
Gezilen yerlerde yaşayan İnsanların ırklarından, dillerinden,
yaşayışlarından, inançlarından vb. söz edilir.
-Okurun çevresinde bulunan, her gün gördüğü şeylerden değil ilgi, çekici şeylerden söz edilir.
-Anlatımda betimlemlerden, benzetme ve diğer sanatlardan yararlanır.
-Açık, akıcı bir dil kullanılır.
-Mümkünse yazılanlar fotoğraflarla desteklenir.
-Okuyanda gezip görme isteği uyandırır.
6. SÖYLEV (NUTUK)
Belli bir düşünceyi anlatmak, bir ülküyü aşılamak ya da toplulukları
ikna etmek, coşturmak amacıyla söylenen sözlere söylev (nutuk); bu
sözleri söyleyen kişiye hatip, söz söyleme sanatına ise "hitabet"
denir.
Hitabetin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz :
-Hitabetin gerçekleşmesi için, konuşmacı ile dinleyicilerin bir arada bulunması gerekir.
-Topluluğu heyecanlandırmak, coşturmak; bir fikri, bir davayı açıklamak, anlatmak ve benimsetmek için yapılır.
-Cümlelerin kolay anlaşılır, açık, kesin, kısa olması gerekir.Hatibin;
dilini iyi kullanması, konuya hâkim olması, sesinin güzel ve etkili
olması, topluluğa güven vermesi gerekir.
-Diğer yazı türlerinde olduğu gibi, hitabette de "giriş, gelişme ve sonuç" bölümleri bulunur.
Bir gerçeği,bir doğruyu,inceleme,gezip görme ya da soruşturma yoluyla yansıtan yazılardır.
Yazar, röportajı çoğu kez öyküsel bir anlatımla gerçekleştirir.
Gerektikçe fotoğrafların tanıklığına başvurur. Böylece okuru gerçekle
yüz yüze getirir, öğretmek istediğini yaşatarak öğretir. Röportajda
bir yaşam gerçeğinden yola çıkılır. Bu gerçeğe yazarın yorumu katılmaz,
yazar gerçek karşısında nesnel olmak zorundadır. İnandırıcılığı
sağlamak amacıyla kullanılan belgelerin yanında, örnekleme, tanık
gösterme gibi düşünceyi geliştirme yollarına başvurulur. Çok yönlü bir
yazı türü olması öykülemeyle birlikte açıklamaya, tartışmaya,
betimlemeye de yer vermeyi gerektirir.
5. ELEŞTİRİ (TENKİT)
Bir yapıtın iyi ve kusurlu yönlerini gerçekçi bir şekilde belirten yazı
türüdür. Eleştirmen, yazılarıyla sanatçıya ışık tutar, yol gösterir;
aynı zamanda okuyucuyu da aydınlatır. Gerektiğinde belgeler ve
örnekler gösterilebilir. Eleştirmen, eleştirisinde kişisel görüşlere,
düşünce ve duygulara yer verir. Bu açıdan hemen bütün eleştirilerde
öznellik vardır. Ancak iyi bir eleştirmenden beklenen, mümkün olduğu
kadar nesnel bir yaklaşım sergilemesidlr.
Eleştiride daha çok tartışmacı anlatım biçimine yer verilir; açıklama, karşılaştırma, örnekleme gibi tekniklere başvurulur.
Türk edebiyatında Nurullah Ataç, Sabahattin Eyüboğlu, Mehmet Kaplan, Fethi Naci, Rauf Mut-luay eleştiri yazılarıyla tanınmıştır.
6. SOHBET (SÖYLEŞİ)
Düşünceleri fazla derinleştirmeden, bir konuşma havası içinde anlatan yazı türüdür. Her konuda yazılabilir.
Okuyucuyu sıkmayan, konuşma diliyle ve samimi bir havada yazılan yazılardır.
III. GERÇEK YAŞAMDAN SÖZ EDEN TÜRLER
1. GÜNLÜK
Günü gününe tutulan notlardan oluşan yazılara günlük (günce) denir.
Günlükler, bir kişinin geçmişine, yaşadıklarına ışık tutması bakımından
önemli yapıtlardır. Eski dilde "rûznâme", yeni dilde "günce" de
denilen bu yazı türü, gerçek yaşamdan kaynaklanır. Sıcağı sıcağına
yazıldığı için anıdan ayrılır.
Nurullah Ataç, Oktay Akbal gibi yazarlar günlükleriyle tanınmıştır.
2. ANI (HATIRA)
Sanat, bilim ve meslek dallarında ün yapmış kişilerin, kendi
başlarından geçen ve devirlerinde olup biten olaylarla ilgili duygu,
düşünce, bilgi ve gözlemlerini anlatan yazılarına anı (hatıra) denir.
Anı yazma, insanoğlunun yaşadığı, geride bıraktığı olay ve olguları
anlatma, başkalarıyla paylaşma ihtiyacından doğmuştur.
Anı türünün özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
-Yaşanılmakta olan zaman dilimini değil, yaşanılmış, geride kalmış zamanı anlatır.
-Geçmişi anlattığı için tarihe ışık tutar.
-Otobiyografi, doğrudan doğruya yazarın kendi hayatıdır. Anıda İse
yazar, kendi hayatıyla birlikte devrini ve çevresini de anlatır. Bazı
durumlarda anı yazarının kendini geriye çekip sadece çevresini
anlattığı da olur.
-Anıları yazmakta amaç, bir kişinin hayatını anlatmaktan çok, bir döneme ayna tutmaktır.
-Anı yazarken, abartılı, yapay bir anlatımdan sakınılır; içten, akıcı, açık ve anlaşılır bir dil kullanılır.
3. MEKTUP
Birbirlerinden uzakta olan insanların veya yazı yoluyla karşısındakine
duygu, düşünce ve isteklerini duyurmak isteyenlerin haberleşmek için
kullandıkları bir yazı türüdür.
Mektupların konuları oldukça bol, bağımsız; ufukları alabildiğine
geniştir. Gönderdiğimiz mektubun türü, gönderdiğimiz kişiyle olan
yakınlık derecemiz, mektuptaki samimiyetin ölçüsünü tayin eder. Yakın
arkadaşlarımıza, dost ve sevdiklerimize gönderdiğimiz mektuplarla,
aramızda saygı sınırı ve resmiyet bulunan kişilere gönderdiğimiz
mektuplar birbirine benzemez.
4. BİYOGRAFİ (Yaşamöyküsü)
Kişilerin hayatlarını anlatan yazılara biyografi (yaşamöyküsü) denir.
Biyografiler, bilim ve sanat dallarında ün yapmış, insanlığa hizmet
etmiş, sevilen, sayılan kişilerin hayatlarını, nasıl ve hangi yolda
başarı sağladıklarını anlatan yazılardır.
Biyografi yazmak, birtakım hazırlıklar yapmayı gerektirir. İlk iş
olarak, biyografisi yazılacak kişiyle ilgili belgeler, kaynaklar ve
bilgiler toplanır. Daha sonra o kişiyi tanıyan, bilen kişilerle
konuşulur; onun yaşadığı ortamın şartları tanınmaya çalışılır.
Biyografinin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz :
-Biyografi, kişiyi bütün yönleriyle ele alır.
-Biyografide kişinin doğumundan ölümüne kadar yaşadıkları (doğduğu
çevre, çocukluk dönemi, öğrenimi, mesleği, arkadaşları...vb) kronolojik
bir sırayla aktarılır.
er öyküleyicl anlatım biçimiyle yazılır.
Bir kişinin kendi yaşamını kendisinin yazmasıyla ortaya çıkan yapıtlara otobiyografi (özya-şamöyküsü) denir.
5. GEZİ (SEYAHAT)
Bir yazarın, yurt İçinde ya da yurt dışında gezip gördüğü yerlerin ligi
çekici yanlarını tanıtmak amacıyla canlı ve edebi bir üslûpla kaleme
aldığı yazılara gezi (seyahat) yazısı denir. Gezi yazılarının bir adı
da "Seyahatname" dir. Gezi, yazarlarının doğrudan gözlemlerine, bizzat
duyduklarına, araştırmalarına dayandığı İçin tarih, coğrafya,
sosyoloji, hukuk gibi bilim dallarına kaynaklık eder.
Gezi yazılarının özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
-Gezi yazıları, gözlem gücünün ürünüdür.
-Gezilen yerlerin başka yerlere benzemeyen görüntüleri tasvir edilir.
Gezilen yerlerde yaşayan İnsanların ırklarından, dillerinden,
yaşayışlarından, inançlarından vb. söz edilir.
-Okurun çevresinde bulunan, her gün gördüğü şeylerden değil ilgi, çekici şeylerden söz edilir.
-Anlatımda betimlemlerden, benzetme ve diğer sanatlardan yararlanır.
-Açık, akıcı bir dil kullanılır.
-Mümkünse yazılanlar fotoğraflarla desteklenir.
-Okuyanda gezip görme isteği uyandırır.
6. SÖYLEV (NUTUK)
Belli bir düşünceyi anlatmak, bir ülküyü aşılamak ya da toplulukları
ikna etmek, coşturmak amacıyla söylenen sözlere söylev (nutuk); bu
sözleri söyleyen kişiye hatip, söz söyleme sanatına ise "hitabet"
denir.
Hitabetin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz :
-Hitabetin gerçekleşmesi için, konuşmacı ile dinleyicilerin bir arada bulunması gerekir.
-Topluluğu heyecanlandırmak, coşturmak; bir fikri, bir davayı açıklamak, anlatmak ve benimsetmek için yapılır.
-Cümlelerin kolay anlaşılır, açık, kesin, kısa olması gerekir.Hatibin;
dilini iyi kullanması, konuya hâkim olması, sesinin güzel ve etkili
olması, topluluğa güven vermesi gerekir.
-Diğer yazı türlerinde olduğu gibi, hitabette de "giriş, gelişme ve sonuç" bölümleri bulunur.
Geri: Yazı Türleri ( Konu Anlatımı ve Test )
çözümlü"örnekler
ÖRNEK -1 (ÖSS - 2006):
Bu, son bir yıl içinde okuduğum romanlar arasında etkisinden uzun süre
kurtulamadığım bir çeviri roman. Yazar, bu romanında öncekilerden
farklı bir yol izlemiş. Bir kahramanın çevresinde gelişen bir öykü
kurgulamış. Abartıyla yalınlığı, komediyle trajedinin özelliklerini bir
arada kullanmış. Bir yıl gibi bir zaman dilimini çok az geri dönüşlerle
anlatmış. Haftalarca "çok satanlar" listesinde yer alan bu çeviri
yapıt, Türk okurundan gördüğü ilgiyi Fransız ve İngiliz okurlardan
görmemiş. Bu durum, çevirmenin başarısı olarak değerlendirilebilir.
Bu parçada aşağıdaki yazı türlerinden hangisine ait özellikler ağır basmaktadır?
A) Makale B) Deneme C) Eleştiri
D) Fıkra E) Günlük
ÇÖZÜM ;
Verilen parçada bir roman üzerine yapılan değerlendirmeler var. Yazar,
söz konusu roman ve yazarına ilişkin düşüncelerini belirtmiş. Bir
yapıtın değişik yönlerini içeren böyle değerlendirmelere eleştiri denir.
Doğru cevap seçeneğidir.
ÖRNEK - 2 (ÖSS - 2006):
Kaman civarına bahar gelince
Yıkılır ovadan yörük çadırları,
Yücesinde pare pare duman tutmuş
Düldül Dağ'm yaylasında mekân kurulur.
Hoş gelmişsin ilkbahar!
Nisan ayı içinde donanır dağlar,
Donanır yeşilinden, alından
Bu dizelerde aşağıdaki şiir türlerinden hangisine özgü nitelikler ağır basmaktadır?
A) Lirik B) Pastoral C) Epik
D) Didaktik E) Dramatik
ÇÖZÜM:
Verilen parçada, ilkbaharın Orta Anadolu'ya gelişi şiirleştirilmiş.
Şiirin asıl temasını doğa ve doğaya ait unsurlar oluşturuyor. Böyle
şiirlere pastoral şiir denir.
Doğru cevap (B) seçeneğidir.
ÖRNEK - 3:
Yazarın, özgürce seçtiği bir konuda iddia ve ispatlama kaygısı gütmeden
düşüncelerini konuşma havası içerisinde "ben"li bir anlatımla
oluşturduğu yazı türüne ne ad verilir?
A) Deneme B) Anı C) Eleştiri
D) Röportaj E) Makale
ÇÖZÜM:
Deneme türünde belli bir konu yoktur. Makalede olduğu gibi bir görüşü
ileri sürme ve kanıtlama kaygısı da yoktur. Ayrıca denemede yazar kendi
kendisiyle konuşuyormuş gibi "ben"li bir anlatımı seçer. Bu
özelliklerin tümü sorudaki parçada verilmiştir. O halde burada sözü
edilen yazı türü denemedir.
Doğru cevap (A) seçeneğidir.
ÖRNEK - 4:
Aşağıdaki destanlardan hangisi, birlikte verildiği ulusa ait değildir?
A) Manas - Iran B) Ramayana - Hint
C) Nibelungen - Alman D) Kalevala - Fin
E) Ergenekon - Türk
ÇÖZÜM:
Manas destanı İranlılara değil; Kırgız Türklerine aittir ve dünyanın en
uzun destanı olma niteliğini taşır. B, C, D ve E'deki eşleştirmeler
doğrudur.
Doğru cevap (A) seçeneğidir.
ÖRNEK - 5:
Tanzimat'a kadar Türk toplumunda onun yerini destanlar, efsaneler,
mesneviler ve halk hikayeleriyle masallar tutmuştur. Bir edebiyat türü
olarak bize Tanzimat'tan sonra Batı'dan gelmiştir, ilk örnekler de
Fransız edebiyatından yapılma çevirilerdir. Bunlardan ilk tanıdığımız
yapıt, Yusuf Kamil Paşa'nın bir çevirisidir.
Bu parçada sözü edilen edebiyat türü aşağı-dakilerden hangisi olabilir?
A) Hikaye B) Tiyatro C) Gezi
D) Anı E) Roman
ÇÖZÜM;
Bir edebiyat türü olarak bize Tanzimat'tan sonra Batı'dan gelen
edebiyat türü romandır, ilk tanıdığımız yapıt da Yusuf Kamil Paşa'nın
Fenelon'dan çeviri yaptığı "Telemak" adlı eserdir.
Doğru cevap (E) seçeneğidir.
Örnek - 6;
Aşağıdakilerden hangisi "deneme" türünün belirleyici özelliği olamaz?
A) Konuşma ve tartışma havası taşıması
B) Söyleyiş kaygısının ağır basması
C) İleri sürülenlerin kanıtlanması
D) Anlatıcının, anlatımına kendi "ben"ini katması
E) İnsanlara yeni bakış açılan kazandırma amacı taşıması
ÇÖZpM;
A, B, D ve E seçeneklerinde verilenler deneme türünün
özelliklerindendir. Ancak denemelerde "ileri sürülenlerin kanıtlanması"
gibi bir özellik yoktur. Deneme yazarı bir kanıtlayıcı olmaktan çok
yeni bir ufuk açmak, "böyle de düşünülebilir-miş" dedirtmek
amacındadır. Doğru cevap seçeneğidir.
TEST
1. Deneme, edebiyatın en zor dallarından biri. Çünkü günümüzde yazılmış
en uysal deneme bile özünde bir karşı çıkma tohumu taşıyor. İkinci
güçlük, sesin tınısını bulmak. Azarlayıcı bir tınıyla mı
sesleneceksiniz okura, kendi eşitiniz olarak mı? Denemeden başka ürün
vermemişseniz işinize bir güçlük daha katılır. Okur, tanımadığı,
kişisel değerlerinin neler olduğunu bilmediği biriyle karşı karşıyadır
çünkü. Sırma Koksal, "Okumanın Halleri" adlı yapıtında, deneme'ye özgü
bu pürüzlerin altından başarıyla kalkıyor. Daha ilk sayfalardan,
Türkçenin kıvraklıklarını algılamış bir yazarla karşılaşıyorsunuz.
Onun yazılarında adlarını verdiği, alıntılar yaptığı kitaplar ve
yazarlar, okuru kültür açısından sindirmeye yönelik baskı öğeleri
değil. Ufak ayrıntılardan örülmüş bu yazılar, deneme yoluyla bir
özyaşam yazılabildiğinin de önemli bir örneği.
Bu parça, hangi tür bir yazıdan alınmış olabilir?
A) Fıkra B) Sohbet
C) Makale D) Deneme
E) Eleştiri
2. Seyircide "acıma ve korku" duyguları uyandıran, ruhu tutkulardan
temizlemek amacıyla yazılan ve kendine özgü sıkı kuralları olan
tiyatro türüdür, ilk örnekleri eski Yunan edebiyatında görülmüştür.
Konu, mitolojiden ve tarihten alınır. Oyun, bir bütün halinde
aralıksız oynanır.
Bu parçada sözü edilen tiyatro türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Dram B) Komedya
C) Tragedya D) Feeri
E) Ortaoyunu
3. Gazetemdeki köşemde her gün yazıyorum. Herkes benim köşemin adını
bilir. Okuyuculara bazı günlük sorunlar hakkındaki düşüncelerimi
belirtirim.Yazdıklarımı herkes anlasın diye basit bir dille, ayrıntıya
girmeden veririm. Kısa, yoğundur anlattıklarım; yazdıklarımın
doğruluğunu kanıtlamak gibi bir derdim yoktur benim.
Böyle konuşan birinin aşağıdaki türlerden hangisinde yazdığı söylenebilir?
A) Fıkra B) Deneme
C) Makale D) Günlük
E) Eleştiri
4. (I) Olay öyküsünde yazar, okuyucuyu "çarpıcı bir olay" anlatarak
öyküye bağlamaya çalışır. (II) Öykücü; giriş, gelişme ve sonuç
bölümleri içinde olayı aktarır. (III) Böylece önce gerilimi artırır,
sonra düşürür. (IV) Bu öykü türünün dünya edebiyatındaki öncüsü, Rus
yazar A. Çehov'dur. (V) Bizim edebiyatımızda ise Ö. Seyfettin, Hüseyin
Rahmi, Sabahattin Ali gibi yazarlar olay öyküsünün başarılı
örneklerini vermişlerdir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir bilgi yanlışı yapılmıştır?
A)V. B)IV. C) İli. D) II. E) I.
5. Aşağıdakilerden hangisi trajedinin özelliklerinden değildir?
A) Konular, tarih ve mitolojiden alınır.
B) Seyircide acıma ve korku gibi duyguları uyandırır.
C) Nazım ve nesir karışık yazılır.
D) Beş perdeliktir ve üç birlik kuralına uyulur.
E) Üslupta kaba sayılacak sözlere yer verilmez.
6. Tahsildar da çıkmış köyleri gezer
Elinde kamçısı fakiri ezer.
Yorganı, döşeği mezatta gezer
Hasırdan serilir çulumuz bizim.
Bu dörtlük aşağıdaki şiir türlerinden hangisini örneklendirir?
A) Dramatik şiir B) Lirik şiir
C) Epik şiir D) Pastoral şiir
E) Satirik şiir
7. Dün, Rize halkı yine bir felaketle karşı karşıya kaldı. Üç gün
aralıksız yağan yağmur neticesinde şehrin sularını denize taşıyan
dereler taştı. Çamur deryasına dönen şehirde yaşam felç oldu. Buna
toprak kayması da eklenince yamaç köyleri zor anlar yaşadı. Bütün bu
olumsuzlukları doğal koşullara bağla-mayıp plansız yerleşim ve altyapı
eksikliği konularında özeleştiri yapmak uygun bir davranış olur.
Bu parça, aşağıdaki yazı türlerinden hangisini örneklemektedir?
A) Deneme B) Makale
C) Fıkra D) Eleştiri
E) Röportaj
8. — Acıklı ve gülünç olaylar bir arada işlene-
bilir.
— Kişiler, halk arasındaki her tabakadan seçilebilir.
— Perde sayısı, yazarın isteğine bağlıdır.
— Üç birlik kuralı aranmaz.
Yukarıda özellikleri verilen tiyatro türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Dram B) Komedya
C) Tragedya D) Melodram
E) Feeri
9. Aşağıdakilerden hangisi "fabl" için söylenemez?
A) Didaktik (öğretici) şiir özelliği taşır.
B) İnsanlara ders verme amacıyla yazılır.
C) Kahramanları bitkiler, hayvanlar olmasına rağmen asıl anlatılan insandır.
D) Söz sanatlarına dayalı bir anlatımı vardır.
E) Dünya edebiyatında en güzel örneklerini Moliere vermiştir.
10. Artık bir gazete için değil, kendim için yazıyorum. Hem de konu,
üslûp sıkıntısı çekmeden. Aklıma ne gelirse, içime doğduğunca
yazıyorum. Yazdıklarımın bazıları sanatla edebiyatla İlgili dergilerde
yayımlanıyor.
Böyle konuşan bir sanatçının hangi türde yazdığı söylenebilir?
A) Makale B) Günlük C) Anı
D) Deneme E) Öykü
11. (I) Masallarda anlatılan olaylar herhangi bir atlas ya da haritada
bulabileceğimiz bir yerde geçmez. (II) Yer gibi zaman öğesi de
belirsizdir. (İN) Anlatım alabildiğine yoğundur. (IV) Masallarda
düşsellik nasıl belirleyici bir özellikse dil ve anlatım da masalı
diğer anlatım türlerinden ayırır. (V) Ulusal ve dinsel motifler de
masallarda en geniş biçimde kullanılır.
Bu parçadaki cümlelerin hangisinde masala ilişkin bir bilgi yanlışı vardır?
A)V. B)IV. C) III. D) II. E) i.
12. Aşağıdakilerden hangisi klasik tragedyanın özelliklerinden biri değildir?
A) Oyun, baştan sona ciddi bir hava içinde geçer.
B) Erdeme ve ahlaka çok değer verilir.
C) Seyircide acıma ve korku duyguları uyandırılarak ruhu kötülüklerden kurtarma amaçlanır.
D) Toplumsal bozukluklar ele alınarak seyirci ve toplum doğru yola çekilmeye çalışılır.
E) Kişiler doğaüstü varlıklardan ve yüksek tabakadan seçilir.
13. Aşağıdakilerden hangisi romantik dramın bir özelliği değildir?
A) Hem nazımla hem nesirle yazılabilir.
B) Her kesimden insan dramda yer alabilir.
C) Acı veren olaylar sahnede gösterilebilir.
D) Üç birlik kuralına uyulur.
E) Hem acıklı hem gülünç olaylar bir arada bulunur.
14. Kemaliye'den sonra Elazığ - Harput yolları... Harput Kalesi'nden
şehre bakış, Hazar Gö-lü'ne. Ve gündoğumunu izlemek üzere Nemrut
yolculuğu... Tüm gece yol alıp, sabaha karşı 03 civarı Nemrut'a
tırmanma, 2150 metre yükseklikte, sabahın kör saatlerinde yüzlerce
İnsan gündoğumunu bekliyor, battaniyelere sarınmış olarak. Güneş
ortalığı ay-dınlatsa da dağların arkasından 5.20 civarı gösteriyor
yüzünü... Sonra herkes 2000 yıl önce yapılmış dağın tepesindeki
heykellere dönüyor, fotoğraf çektirmeye... Kommagene Kralı'nın
ölümsüzlük isteğine. Kendisinin ve tanrıların heykellerini yaptırıyor 9
-10 m yükseklikte. Doğu ve batı sentezi İsteyen Antl-ochos'un
yaptırdığı suni bir tepenin doğu ve batı tarafına yaptırdığı muhteşem
heykeller. Tahtlarına oturmuş tanrılar.. Ne yazık ki sağlam değiller,
başları kopmuş ve önlerine düşmüş. Yine de muhteşem... Bu parça, hangi
tür bir yazıdan alınmış olabilir?
A) Gezi B) Fıkra C) Makale D) Deneme E) Eleştiri
15. Geceleyin bir ses böler uykumu
İçim ürpermeyle dolar: - Nerdesln
Arıyorum yıllar var ki ben onu
Aşıkıyım beni çağıran bu sesin
Yukarıdaki dörtlük konusu bakımından aşağıdaki şiir türlerinden hangisini örneklendirir?
A) Lirik şiir B) Didaktik şiir
C) Pastoral şiir D) Epik şiir E) Satirik şiir
16. Düşünce, sanat ve edebiyat yapıtlarını açıklama, çözümleme ve
değerlendirmeye yönelik bir yazı türüdür. Sanatçının veya düşün
adamının yaratısından daha iyi anlaşılmasını, kavranmasını sağlar.
Türün bu İşlevini yerine getirmesi, yazarın ele aldığı yapıta bağlı
kalmasına, ona Önyargılarla yaklaşmamasına, açıklama, çözümleme ve
değerlendirme yolunda sürekli çaba göstermesine bağlıdır.
Bu parçada sözü edilen edebiyat türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fıkra B) Makale
C) Deneme D) Günlük
E) Eleştiri
17. Aşağıdakilerin hangisinde yapay destanlar bir arada verilmiştir?
A) Miada, Aeneis, Oğuz Kağan
B) Şehname, Kurtarılmış Kudüs, Kalevala
C) Kaybolmuş Cennet, Cid, İlahi Komedya
D) Beowulf, Nibelungenlied, Üç Şehitler Destanı
E) Kurtarılmış Kudüs, İlahi Komedya, Üç Şehitler Destanı
18. Bir kuş ötecek şimdi.., Havada bir durgunluk, Mermeriyle konuşan
açık kalmış bir musluk, Beyaz çiçeklerini tek tük düşüren kiraz. Bahar
pınarlarından içime damlayan su, Bembeyaz çiçeklerin ıslak, temiz
kokusu. Kış bitti... Uzaklarda ilk ümitler gibi yaz.
Bu dizelerde aşağıdaki şiir türlerinden hangisine özgü nitelikler ağır basmaktadır?
A) Lirik B) Pastoral
C) Epik D) Didaktik
E) Dramatik
19. Aşağıda yazarları belirtilen yapıtlardan hangisi gezi türünde yazılmamıştır?
A) Ankara- Yakup Kadri Karaosmanoğlu
B) Hac Yolunda- Cenap Şehabettln
C) Frankfurt Seyahatnamesi- Ahmet Haşlrn
D) Tuna Kıyıları- Fal Ih Rıfkı Atay
E) Anadolu Notları- Reşat Nuri Güntekin
20. Türk edebiyatı, bu türle Tanzimat'tan sonra tanıştı. İlk örnekler
genellikle tercümeydi. Bizim sanatçılarımızın yazdığı ilk örneklere
bakılınca bu türün basit, sıradan prototipleri gibi görünür. Namık
Kemal İntibahla ilk edebi örneğini verdi bu türün. Halit Ziya ise
Servet-! Fünun döneminde bu türün daha yetkin örneklerini ortaya
koymuştur.
Yukarıdaki sözü edilen edebi tür aşağıdakilerden hangisidir?
A) Öykü B) Deneme C) Makale
D) Tiyatro E) Roman
Cevap anahtarı : 1)E 2)C 3)A 4)B 5)C 6)E 7)C 8)A 9)E 10)D 11)A 12)D 13)D 14)A 15)A 16)E 17)E 18)B 19)A 20)E
ÖRNEK -1 (ÖSS - 2006):
Bu, son bir yıl içinde okuduğum romanlar arasında etkisinden uzun süre
kurtulamadığım bir çeviri roman. Yazar, bu romanında öncekilerden
farklı bir yol izlemiş. Bir kahramanın çevresinde gelişen bir öykü
kurgulamış. Abartıyla yalınlığı, komediyle trajedinin özelliklerini bir
arada kullanmış. Bir yıl gibi bir zaman dilimini çok az geri dönüşlerle
anlatmış. Haftalarca "çok satanlar" listesinde yer alan bu çeviri
yapıt, Türk okurundan gördüğü ilgiyi Fransız ve İngiliz okurlardan
görmemiş. Bu durum, çevirmenin başarısı olarak değerlendirilebilir.
Bu parçada aşağıdaki yazı türlerinden hangisine ait özellikler ağır basmaktadır?
A) Makale B) Deneme C) Eleştiri
D) Fıkra E) Günlük
ÇÖZÜM ;
Verilen parçada bir roman üzerine yapılan değerlendirmeler var. Yazar,
söz konusu roman ve yazarına ilişkin düşüncelerini belirtmiş. Bir
yapıtın değişik yönlerini içeren böyle değerlendirmelere eleştiri denir.
Doğru cevap seçeneğidir.
ÖRNEK - 2 (ÖSS - 2006):
Kaman civarına bahar gelince
Yıkılır ovadan yörük çadırları,
Yücesinde pare pare duman tutmuş
Düldül Dağ'm yaylasında mekân kurulur.
Hoş gelmişsin ilkbahar!
Nisan ayı içinde donanır dağlar,
Donanır yeşilinden, alından
Bu dizelerde aşağıdaki şiir türlerinden hangisine özgü nitelikler ağır basmaktadır?
A) Lirik B) Pastoral C) Epik
D) Didaktik E) Dramatik
ÇÖZÜM:
Verilen parçada, ilkbaharın Orta Anadolu'ya gelişi şiirleştirilmiş.
Şiirin asıl temasını doğa ve doğaya ait unsurlar oluşturuyor. Böyle
şiirlere pastoral şiir denir.
Doğru cevap (B) seçeneğidir.
ÖRNEK - 3:
Yazarın, özgürce seçtiği bir konuda iddia ve ispatlama kaygısı gütmeden
düşüncelerini konuşma havası içerisinde "ben"li bir anlatımla
oluşturduğu yazı türüne ne ad verilir?
A) Deneme B) Anı C) Eleştiri
D) Röportaj E) Makale
ÇÖZÜM:
Deneme türünde belli bir konu yoktur. Makalede olduğu gibi bir görüşü
ileri sürme ve kanıtlama kaygısı da yoktur. Ayrıca denemede yazar kendi
kendisiyle konuşuyormuş gibi "ben"li bir anlatımı seçer. Bu
özelliklerin tümü sorudaki parçada verilmiştir. O halde burada sözü
edilen yazı türü denemedir.
Doğru cevap (A) seçeneğidir.
ÖRNEK - 4:
Aşağıdaki destanlardan hangisi, birlikte verildiği ulusa ait değildir?
A) Manas - Iran B) Ramayana - Hint
C) Nibelungen - Alman D) Kalevala - Fin
E) Ergenekon - Türk
ÇÖZÜM:
Manas destanı İranlılara değil; Kırgız Türklerine aittir ve dünyanın en
uzun destanı olma niteliğini taşır. B, C, D ve E'deki eşleştirmeler
doğrudur.
Doğru cevap (A) seçeneğidir.
ÖRNEK - 5:
Tanzimat'a kadar Türk toplumunda onun yerini destanlar, efsaneler,
mesneviler ve halk hikayeleriyle masallar tutmuştur. Bir edebiyat türü
olarak bize Tanzimat'tan sonra Batı'dan gelmiştir, ilk örnekler de
Fransız edebiyatından yapılma çevirilerdir. Bunlardan ilk tanıdığımız
yapıt, Yusuf Kamil Paşa'nın bir çevirisidir.
Bu parçada sözü edilen edebiyat türü aşağı-dakilerden hangisi olabilir?
A) Hikaye B) Tiyatro C) Gezi
D) Anı E) Roman
ÇÖZÜM;
Bir edebiyat türü olarak bize Tanzimat'tan sonra Batı'dan gelen
edebiyat türü romandır, ilk tanıdığımız yapıt da Yusuf Kamil Paşa'nın
Fenelon'dan çeviri yaptığı "Telemak" adlı eserdir.
Doğru cevap (E) seçeneğidir.
Örnek - 6;
Aşağıdakilerden hangisi "deneme" türünün belirleyici özelliği olamaz?
A) Konuşma ve tartışma havası taşıması
B) Söyleyiş kaygısının ağır basması
C) İleri sürülenlerin kanıtlanması
D) Anlatıcının, anlatımına kendi "ben"ini katması
E) İnsanlara yeni bakış açılan kazandırma amacı taşıması
ÇÖZpM;
A, B, D ve E seçeneklerinde verilenler deneme türünün
özelliklerindendir. Ancak denemelerde "ileri sürülenlerin kanıtlanması"
gibi bir özellik yoktur. Deneme yazarı bir kanıtlayıcı olmaktan çok
yeni bir ufuk açmak, "böyle de düşünülebilir-miş" dedirtmek
amacındadır. Doğru cevap seçeneğidir.
TEST
1. Deneme, edebiyatın en zor dallarından biri. Çünkü günümüzde yazılmış
en uysal deneme bile özünde bir karşı çıkma tohumu taşıyor. İkinci
güçlük, sesin tınısını bulmak. Azarlayıcı bir tınıyla mı
sesleneceksiniz okura, kendi eşitiniz olarak mı? Denemeden başka ürün
vermemişseniz işinize bir güçlük daha katılır. Okur, tanımadığı,
kişisel değerlerinin neler olduğunu bilmediği biriyle karşı karşıyadır
çünkü. Sırma Koksal, "Okumanın Halleri" adlı yapıtında, deneme'ye özgü
bu pürüzlerin altından başarıyla kalkıyor. Daha ilk sayfalardan,
Türkçenin kıvraklıklarını algılamış bir yazarla karşılaşıyorsunuz.
Onun yazılarında adlarını verdiği, alıntılar yaptığı kitaplar ve
yazarlar, okuru kültür açısından sindirmeye yönelik baskı öğeleri
değil. Ufak ayrıntılardan örülmüş bu yazılar, deneme yoluyla bir
özyaşam yazılabildiğinin de önemli bir örneği.
Bu parça, hangi tür bir yazıdan alınmış olabilir?
A) Fıkra B) Sohbet
C) Makale D) Deneme
E) Eleştiri
2. Seyircide "acıma ve korku" duyguları uyandıran, ruhu tutkulardan
temizlemek amacıyla yazılan ve kendine özgü sıkı kuralları olan
tiyatro türüdür, ilk örnekleri eski Yunan edebiyatında görülmüştür.
Konu, mitolojiden ve tarihten alınır. Oyun, bir bütün halinde
aralıksız oynanır.
Bu parçada sözü edilen tiyatro türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Dram B) Komedya
C) Tragedya D) Feeri
E) Ortaoyunu
3. Gazetemdeki köşemde her gün yazıyorum. Herkes benim köşemin adını
bilir. Okuyuculara bazı günlük sorunlar hakkındaki düşüncelerimi
belirtirim.Yazdıklarımı herkes anlasın diye basit bir dille, ayrıntıya
girmeden veririm. Kısa, yoğundur anlattıklarım; yazdıklarımın
doğruluğunu kanıtlamak gibi bir derdim yoktur benim.
Böyle konuşan birinin aşağıdaki türlerden hangisinde yazdığı söylenebilir?
A) Fıkra B) Deneme
C) Makale D) Günlük
E) Eleştiri
4. (I) Olay öyküsünde yazar, okuyucuyu "çarpıcı bir olay" anlatarak
öyküye bağlamaya çalışır. (II) Öykücü; giriş, gelişme ve sonuç
bölümleri içinde olayı aktarır. (III) Böylece önce gerilimi artırır,
sonra düşürür. (IV) Bu öykü türünün dünya edebiyatındaki öncüsü, Rus
yazar A. Çehov'dur. (V) Bizim edebiyatımızda ise Ö. Seyfettin, Hüseyin
Rahmi, Sabahattin Ali gibi yazarlar olay öyküsünün başarılı
örneklerini vermişlerdir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir bilgi yanlışı yapılmıştır?
A)V. B)IV. C) İli. D) II. E) I.
5. Aşağıdakilerden hangisi trajedinin özelliklerinden değildir?
A) Konular, tarih ve mitolojiden alınır.
B) Seyircide acıma ve korku gibi duyguları uyandırır.
C) Nazım ve nesir karışık yazılır.
D) Beş perdeliktir ve üç birlik kuralına uyulur.
E) Üslupta kaba sayılacak sözlere yer verilmez.
6. Tahsildar da çıkmış köyleri gezer
Elinde kamçısı fakiri ezer.
Yorganı, döşeği mezatta gezer
Hasırdan serilir çulumuz bizim.
Bu dörtlük aşağıdaki şiir türlerinden hangisini örneklendirir?
A) Dramatik şiir B) Lirik şiir
C) Epik şiir D) Pastoral şiir
E) Satirik şiir
7. Dün, Rize halkı yine bir felaketle karşı karşıya kaldı. Üç gün
aralıksız yağan yağmur neticesinde şehrin sularını denize taşıyan
dereler taştı. Çamur deryasına dönen şehirde yaşam felç oldu. Buna
toprak kayması da eklenince yamaç köyleri zor anlar yaşadı. Bütün bu
olumsuzlukları doğal koşullara bağla-mayıp plansız yerleşim ve altyapı
eksikliği konularında özeleştiri yapmak uygun bir davranış olur.
Bu parça, aşağıdaki yazı türlerinden hangisini örneklemektedir?
A) Deneme B) Makale
C) Fıkra D) Eleştiri
E) Röportaj
8. — Acıklı ve gülünç olaylar bir arada işlene-
bilir.
— Kişiler, halk arasındaki her tabakadan seçilebilir.
— Perde sayısı, yazarın isteğine bağlıdır.
— Üç birlik kuralı aranmaz.
Yukarıda özellikleri verilen tiyatro türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Dram B) Komedya
C) Tragedya D) Melodram
E) Feeri
9. Aşağıdakilerden hangisi "fabl" için söylenemez?
A) Didaktik (öğretici) şiir özelliği taşır.
B) İnsanlara ders verme amacıyla yazılır.
C) Kahramanları bitkiler, hayvanlar olmasına rağmen asıl anlatılan insandır.
D) Söz sanatlarına dayalı bir anlatımı vardır.
E) Dünya edebiyatında en güzel örneklerini Moliere vermiştir.
10. Artık bir gazete için değil, kendim için yazıyorum. Hem de konu,
üslûp sıkıntısı çekmeden. Aklıma ne gelirse, içime doğduğunca
yazıyorum. Yazdıklarımın bazıları sanatla edebiyatla İlgili dergilerde
yayımlanıyor.
Böyle konuşan bir sanatçının hangi türde yazdığı söylenebilir?
A) Makale B) Günlük C) Anı
D) Deneme E) Öykü
11. (I) Masallarda anlatılan olaylar herhangi bir atlas ya da haritada
bulabileceğimiz bir yerde geçmez. (II) Yer gibi zaman öğesi de
belirsizdir. (İN) Anlatım alabildiğine yoğundur. (IV) Masallarda
düşsellik nasıl belirleyici bir özellikse dil ve anlatım da masalı
diğer anlatım türlerinden ayırır. (V) Ulusal ve dinsel motifler de
masallarda en geniş biçimde kullanılır.
Bu parçadaki cümlelerin hangisinde masala ilişkin bir bilgi yanlışı vardır?
A)V. B)IV. C) III. D) II. E) i.
12. Aşağıdakilerden hangisi klasik tragedyanın özelliklerinden biri değildir?
A) Oyun, baştan sona ciddi bir hava içinde geçer.
B) Erdeme ve ahlaka çok değer verilir.
C) Seyircide acıma ve korku duyguları uyandırılarak ruhu kötülüklerden kurtarma amaçlanır.
D) Toplumsal bozukluklar ele alınarak seyirci ve toplum doğru yola çekilmeye çalışılır.
E) Kişiler doğaüstü varlıklardan ve yüksek tabakadan seçilir.
13. Aşağıdakilerden hangisi romantik dramın bir özelliği değildir?
A) Hem nazımla hem nesirle yazılabilir.
B) Her kesimden insan dramda yer alabilir.
C) Acı veren olaylar sahnede gösterilebilir.
D) Üç birlik kuralına uyulur.
E) Hem acıklı hem gülünç olaylar bir arada bulunur.
14. Kemaliye'den sonra Elazığ - Harput yolları... Harput Kalesi'nden
şehre bakış, Hazar Gö-lü'ne. Ve gündoğumunu izlemek üzere Nemrut
yolculuğu... Tüm gece yol alıp, sabaha karşı 03 civarı Nemrut'a
tırmanma, 2150 metre yükseklikte, sabahın kör saatlerinde yüzlerce
İnsan gündoğumunu bekliyor, battaniyelere sarınmış olarak. Güneş
ortalığı ay-dınlatsa da dağların arkasından 5.20 civarı gösteriyor
yüzünü... Sonra herkes 2000 yıl önce yapılmış dağın tepesindeki
heykellere dönüyor, fotoğraf çektirmeye... Kommagene Kralı'nın
ölümsüzlük isteğine. Kendisinin ve tanrıların heykellerini yaptırıyor 9
-10 m yükseklikte. Doğu ve batı sentezi İsteyen Antl-ochos'un
yaptırdığı suni bir tepenin doğu ve batı tarafına yaptırdığı muhteşem
heykeller. Tahtlarına oturmuş tanrılar.. Ne yazık ki sağlam değiller,
başları kopmuş ve önlerine düşmüş. Yine de muhteşem... Bu parça, hangi
tür bir yazıdan alınmış olabilir?
A) Gezi B) Fıkra C) Makale D) Deneme E) Eleştiri
15. Geceleyin bir ses böler uykumu
İçim ürpermeyle dolar: - Nerdesln
Arıyorum yıllar var ki ben onu
Aşıkıyım beni çağıran bu sesin
Yukarıdaki dörtlük konusu bakımından aşağıdaki şiir türlerinden hangisini örneklendirir?
A) Lirik şiir B) Didaktik şiir
C) Pastoral şiir D) Epik şiir E) Satirik şiir
16. Düşünce, sanat ve edebiyat yapıtlarını açıklama, çözümleme ve
değerlendirmeye yönelik bir yazı türüdür. Sanatçının veya düşün
adamının yaratısından daha iyi anlaşılmasını, kavranmasını sağlar.
Türün bu İşlevini yerine getirmesi, yazarın ele aldığı yapıta bağlı
kalmasına, ona Önyargılarla yaklaşmamasına, açıklama, çözümleme ve
değerlendirme yolunda sürekli çaba göstermesine bağlıdır.
Bu parçada sözü edilen edebiyat türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fıkra B) Makale
C) Deneme D) Günlük
E) Eleştiri
17. Aşağıdakilerin hangisinde yapay destanlar bir arada verilmiştir?
A) Miada, Aeneis, Oğuz Kağan
B) Şehname, Kurtarılmış Kudüs, Kalevala
C) Kaybolmuş Cennet, Cid, İlahi Komedya
D) Beowulf, Nibelungenlied, Üç Şehitler Destanı
E) Kurtarılmış Kudüs, İlahi Komedya, Üç Şehitler Destanı
18. Bir kuş ötecek şimdi.., Havada bir durgunluk, Mermeriyle konuşan
açık kalmış bir musluk, Beyaz çiçeklerini tek tük düşüren kiraz. Bahar
pınarlarından içime damlayan su, Bembeyaz çiçeklerin ıslak, temiz
kokusu. Kış bitti... Uzaklarda ilk ümitler gibi yaz.
Bu dizelerde aşağıdaki şiir türlerinden hangisine özgü nitelikler ağır basmaktadır?
A) Lirik B) Pastoral
C) Epik D) Didaktik
E) Dramatik
19. Aşağıda yazarları belirtilen yapıtlardan hangisi gezi türünde yazılmamıştır?
A) Ankara- Yakup Kadri Karaosmanoğlu
B) Hac Yolunda- Cenap Şehabettln
C) Frankfurt Seyahatnamesi- Ahmet Haşlrn
D) Tuna Kıyıları- Fal Ih Rıfkı Atay
E) Anadolu Notları- Reşat Nuri Güntekin
20. Türk edebiyatı, bu türle Tanzimat'tan sonra tanıştı. İlk örnekler
genellikle tercümeydi. Bizim sanatçılarımızın yazdığı ilk örneklere
bakılınca bu türün basit, sıradan prototipleri gibi görünür. Namık
Kemal İntibahla ilk edebi örneğini verdi bu türün. Halit Ziya ise
Servet-! Fünun döneminde bu türün daha yetkin örneklerini ortaya
koymuştur.
Yukarıdaki sözü edilen edebi tür aşağıdakilerden hangisidir?
A) Öykü B) Deneme C) Makale
D) Tiyatro E) Roman
Cevap anahtarı : 1)E 2)C 3)A 4)B 5)C 6)E 7)C 8)A 9)E 10)D 11)A 12)D 13)D 14)A 15)A 16)E 17)E 18)B 19)A 20)E
Similar topics
» Söz Sanatları ( Konu Anlatımı)
» Paragraf konu anlatımı-öss paragraf püf noktaları
» YGS PUAN TÜRLERİ
» Vayyyy Beee... DEdirticek bir yazı :)
» Paragraf konu anlatımı-öss paragraf püf noktaları
» YGS PUAN TÜRLERİ
» Vayyyy Beee... DEdirticek bir yazı :)
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz