CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
5 posters
1 sayfadaki 2 sayfası
1 sayfadaki 2 sayfası • 1, 2
CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye…
Evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark
edeceksin...
Sokağa fırlayacaksın...
Sokaklar da dar gelecek...
Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi...
Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü...
Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin...
Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan...
"Yasamak güzel." "Bos ver, her şey unutulur."
Sen hiçbirini duymayacaksın...
Gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin...
Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek
isteyecek kadar çok seveceksin... Hep ondan bahsetmek isteyeceksin...
"Ölüme çare bulundu" ya da "Yarın kıyamet kopacakmış" deseler
başını kaldırıp Ne dedin?" diye sormayacaksın...
Yalnız kalmak isteyeceksin... Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak...
İkisi de yetmeyecek...
Geçmişi düşüneceksin...
Neredeyse dakika dakika...
Ama kötüleri atlayarak...
Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin...
Gittiğin yerlere gitmek...
Bu sana hiç iyi gelmeyecek...
Ama bile bile yapacaksın...
Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese,
kaçacaksın... Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yasamak için
direneceksin... Hayatinin geri kalanını onu düşünerek geçirmek
isteyeceksin. Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin...
Herkesi ona benzetip...
Kimseyi onun yerine koyamayacaksın...
Hiçbir şey oyalamayacak seni...
İlaçlara sığınacaksın...
Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan.
Sadece bir müddet buzlu camin arkasından seyrettiren...
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek... Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin...
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak... Sabahı iple çekeceksin...
Bazen de "Hiç güneş doğmasa" diyeceksin...
Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler...
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana
sarılmak isteyeceksin Nafile... Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin...
Her sıçrayarak uyandığında onun adini söylediğini fark
edeceksin... Telefonun çalmasını bekleyeceksin...
Aramayacağını bile bile...
Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek...
Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla... Yüreğin burkulacak...
Canin yanacak...
Bir daha sevmemeye yemin edeceksin...
Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden...
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın...
Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için nefret
edeceksin... Yasadığın şehri terk etmek isteyeceksin...
Onunla hiçbir aninin olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek...
Ama bir umut...
Onunla bir gün bir yerde karsılaşmak umudu...
Bu umut seni gitmekten alıkoyacak...
Gel gitler içinde yasayacaksın...
Buna yasamak denirse...
Razı mısın bütün bunlara...
Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye…
Evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark
edeceksin...
Sokağa fırlayacaksın...
Sokaklar da dar gelecek...
Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi...
Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü...
Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin...
Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan...
"Yasamak güzel." "Bos ver, her şey unutulur."
Sen hiçbirini duymayacaksın...
Gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin...
Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek
isteyecek kadar çok seveceksin... Hep ondan bahsetmek isteyeceksin...
"Ölüme çare bulundu" ya da "Yarın kıyamet kopacakmış" deseler
başını kaldırıp Ne dedin?" diye sormayacaksın...
Yalnız kalmak isteyeceksin... Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak...
İkisi de yetmeyecek...
Geçmişi düşüneceksin...
Neredeyse dakika dakika...
Ama kötüleri atlayarak...
Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin...
Gittiğin yerlere gitmek...
Bu sana hiç iyi gelmeyecek...
Ama bile bile yapacaksın...
Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese,
kaçacaksın... Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yasamak için
direneceksin... Hayatinin geri kalanını onu düşünerek geçirmek
isteyeceksin. Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin...
Herkesi ona benzetip...
Kimseyi onun yerine koyamayacaksın...
Hiçbir şey oyalamayacak seni...
İlaçlara sığınacaksın...
Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan.
Sadece bir müddet buzlu camin arkasından seyrettiren...
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek... Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin...
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak... Sabahı iple çekeceksin...
Bazen de "Hiç güneş doğmasa" diyeceksin...
Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler...
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana
sarılmak isteyeceksin Nafile... Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin...
Her sıçrayarak uyandığında onun adini söylediğini fark
edeceksin... Telefonun çalmasını bekleyeceksin...
Aramayacağını bile bile...
Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek...
Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla... Yüreğin burkulacak...
Canin yanacak...
Bir daha sevmemeye yemin edeceksin...
Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden...
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın...
Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için nefret
edeceksin... Yasadığın şehri terk etmek isteyeceksin...
Onunla hiçbir aninin olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek...
Ama bir umut...
Onunla bir gün bir yerde karsılaşmak umudu...
Bu umut seni gitmekten alıkoyacak...
Gel gitler içinde yasayacaksın...
Buna yasamak denirse...
Razı mısın bütün bunlara...
Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye…
En son KADİR tarafından Perş. Şub. 05 2009, 19:23 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Geri: CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
BİLMELİSİN Kİ... duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez bilmelisin ki... aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa anlam yükü o kadar azalır bilmelisin ki... karşındakini kırmamak için ve inançlarını savunmak arasında çizginin nereden geçtiğini bulmak zor bilmelisin ki... gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez gerçek aşkların da! bilmelisin ki... tecrübenin kaç yaş günü partisi yaşadığınızla ilgisi yok, ne tür deneyimler yaşadığınızla var bilmelisin ki... akbanız olmayan insanlardan ilgi,sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz aile her zaman biyolojik değil bilmelisin ki... ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da ara sıra üzülebilir onları affetmek gerekir bilmelisin ki... bazen başkalarını affetmek yetmiyor bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor bilmelisin ki... yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya sizin için dönmesini durdurmuyor bilmelisin ki... şartlar ve olaylar,kim olduğumuzu etkilemiş olabilir ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz bilmelisin ki... iki kişi münakaşa ediyorsa, bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez bilmelisin ki... her problem kendi içinde bir fırsat saklar ve problem,fırsatın yanında cüce kalır bilmelisin ki... sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor | |
Geri: CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
güzel şiirler gerçekten paylaşım için teşekkürler
selin- Administrator
-
Mesaj Sayısı : 937
Doğum tarihi : 15/06/94
Yaş : 30
Nerden : İstanbul
Takım :
Memnunmusunuz ? :
Ruh Hali :
Reputation : 3
Kayıt tarihi : 17/01/09
Geri: CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
EĞER
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.
Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer
Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.
Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.
O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.
Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.
Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.
Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.
Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.
Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.
Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.
Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.
O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.
O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.
Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.
Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.
Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.
Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.
Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.
Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.
İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde ´onca ayrılığın birinci dereceden failidir´ denmeseydi eğer.
Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.
Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.
Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse...
Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!
CAN YÜCEL
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.
Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer
Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.
Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.
O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.
Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.
Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.
Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.
Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.
Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.
Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.
Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.
O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.
O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.
Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.
Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.
Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.
Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.
Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.
Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.
İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde ´onca ayrılığın birinci dereceden failidir´ denmeseydi eğer.
Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.
Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.
Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse...
Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!
CAN YÜCEL
Geri: CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
can yücel bir anısı:
Duygu Asena Nazım Hikmet'e kartpostal şairi demişti.Telefonla bağlanan Can Yücel hiç selam bile vermeden
şu cümleyi sarfetti...
Duygu Hanım,kart sizsiniz,postal da size girsin...!!
güzel söylemiş..
Duygu Asena Nazım Hikmet'e kartpostal şairi demişti.Telefonla bağlanan Can Yücel hiç selam bile vermeden
şu cümleyi sarfetti...
Duygu Hanım,kart sizsiniz,postal da size girsin...!!
güzel söylemiş..
Geri: CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
Bir gün rahatsız olan Can Yücel bir şiir dinletisine katılıyor ricayı kıramadığı için kalkıp şiir okumaya başlıyor ve şiir boyunca sıkça öksürüyor..neyse şiiri bitirince
+"Öksürükler şiire dahil değildir."
Sözunu söyluyor herkez gülerken bir yandanda ağızından küfür çıkmamasına şaşırıyorlar.tam o sırada Can Baba geri dönuyor ve şunu diyor
+Kafanızı si...tiysem özur dilerim
+"Öksürükler şiire dahil değildir."
Sözunu söyluyor herkez gülerken bir yandanda ağızından küfür çıkmamasına şaşırıyorlar.tam o sırada Can Baba geri dönuyor ve şunu diyor
+Kafanızı si...tiysem özur dilerim
Geri: CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama
Yarım saat erkene kurulsun saatin
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..
Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine Bak güzelim kahvaltının keyfine..
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,
Ohhh şöyle bir hafifle Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için alo de
Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa, çocuk görürsen yanağından makas al..
Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı, sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı, hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı? Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller açtıracak..
Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun..
Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..
; Saklama tabakları, bardakları misafire
Sizden ala misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil, Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi, eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..
Gece evinde, dostların olsun
Sohbet mezen, kahkahan içkin olsun..
Arkadaşım, hayat bu daha ne olsun?
Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!
CAN YÜCEL
Yarım saat erkene kurulsun saatin
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..
Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine Bak güzelim kahvaltının keyfine..
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,
Ohhh şöyle bir hafifle Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için alo de
Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa, çocuk görürsen yanağından makas al..
Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı, sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı, hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı? Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller açtıracak..
Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun..
Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..
; Saklama tabakları, bardakları misafire
Sizden ala misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil, Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi, eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..
Gece evinde, dostların olsun
Sohbet mezen, kahkahan içkin olsun..
Arkadaşım, hayat bu daha ne olsun?
Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!
CAN YÜCEL
Geri: CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
-izmir'de kıbrıs şehitleri caddesi'nde geçen bir anısı:
Can baba, bir takım hayranları ve arkadaşlarıyla bir yerlerde içer, sohbet eder. aynı grup, sabahın 5'i 6'sı gibi pek de kimsenin bulunmadığı kıbrıs şehitleri caddesinde yürürken, şair birden durur ve yere yatar. yanındakiler de aynı şeyi yaparlar. şair, gözlerini kırpmadan gökyüzüne bakmaktadır. hayranlardan birisi dayanamayıp sorar:
baba, ne görüyorsun, bize de söyle...
üstad, gözlerini gökyüzünden hiç ayırmadan, ondan ulvi ya da şairane bir cevap bekleyen vatandaşa şöyle cevap verir:
çok sarhoşum, .mına koyim...
Can baba, bir takım hayranları ve arkadaşlarıyla bir yerlerde içer, sohbet eder. aynı grup, sabahın 5'i 6'sı gibi pek de kimsenin bulunmadığı kıbrıs şehitleri caddesinde yürürken, şair birden durur ve yere yatar. yanındakiler de aynı şeyi yaparlar. şair, gözlerini kırpmadan gökyüzüne bakmaktadır. hayranlardan birisi dayanamayıp sorar:
baba, ne görüyorsun, bize de söyle...
üstad, gözlerini gökyüzünden hiç ayırmadan, ondan ulvi ya da şairane bir cevap bekleyen vatandaşa şöyle cevap verir:
çok sarhoşum, .mına koyim...
Geri: CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
-iki liseli arkadaş, liseyi bitirdiklerinde yurt dışında eğitimlerine devam etmek üzere yıllardır harçlıklarını biriktirmişler.bu birikimlerini yıllarca her şeyden mahrum kalarak, fedakârlıklar göstererek yapmışlar.
liseyi beraber bitirdiklerinde milli eğitim bakanını ziyarete gidip,yurtdışında okumaya gönderilmelerini talep etmişler. ancak, bakan gençlerden birini dışarı çıkartmış ve içerdekine,
- seni gönderebilirim, ama arkadaşını gönderirsem dedikodu olur "oğlunu gönderdi derler" onun için onu gönderemem der.
bu durum dışarıdaki öğrenciye de söylendiğinde, durumu algılamasının ardından arkadaşına,
- madem öyle benim biriktirdiğim parayı da sen al, hiç olmazsa biriktirme amacımı kısmen gerçekleştireyim, der ve yıllardır fedakârlıklarla biriktirdiği tüm parayı arkadaşına verir.
evet, bu milli eğitim bakanı hasan ali yüceldir. dedikodu olmasın diye göndermediği oğlu ise, bugünün ünlü şairi can yücel dir.arkadaşı, isviçre'ye gider ve burada tıp eğitimi alır. o kadar başarılı olur, o kadar başarılı olur ki, dünyada o'nun adını duymayan bir tıp adamı kalmamıştır.
bu profesör türk olduğunu her fırsatta haykırmış, kendi icat ettiği,tasarladığı ameliyat aletlerine; ayşe, ceylan, leyla, eşek semeri gibitürkçe isimler vermiş ve konusunda ki her tıp adamı bu isimleri kullanmaya başlamıştır.tahmin edeceğiniz üzere bu kişi türkiye de bir hastane açmak istemiş ama türk bürokrasi duvarını aşamamış ve halen bunu gerçekleştirememiştir.
oysa isviçre; ülkede 60 yaşını aşan doktorlara ameliyat izni verilmemesine karşılık iki sene üst üste yasalarını değiştirerek ona bu hakkı tanımıştır.
bu ünlü cerrah sonunda türkiye de tüm üniversitelerimizden takdir
edildi ve cumhuriyet tarihinde ilk kez, tbmm tarafından "onur madalyası" aldı.
bu kişi; profesör ''gazi yaşargildi''.
şair can yücel'in oğlu, yeni can yücel doktor olarak mezun oldu ve babası onu can arkadaşı gazi yaşargil'e gönderdi. o da onu beyin cerrahı olarak yetiştiriyor. şu an doç. dr. yeni can yücel...
liseyi beraber bitirdiklerinde milli eğitim bakanını ziyarete gidip,yurtdışında okumaya gönderilmelerini talep etmişler. ancak, bakan gençlerden birini dışarı çıkartmış ve içerdekine,
- seni gönderebilirim, ama arkadaşını gönderirsem dedikodu olur "oğlunu gönderdi derler" onun için onu gönderemem der.
bu durum dışarıdaki öğrenciye de söylendiğinde, durumu algılamasının ardından arkadaşına,
- madem öyle benim biriktirdiğim parayı da sen al, hiç olmazsa biriktirme amacımı kısmen gerçekleştireyim, der ve yıllardır fedakârlıklarla biriktirdiği tüm parayı arkadaşına verir.
evet, bu milli eğitim bakanı hasan ali yüceldir. dedikodu olmasın diye göndermediği oğlu ise, bugünün ünlü şairi can yücel dir.arkadaşı, isviçre'ye gider ve burada tıp eğitimi alır. o kadar başarılı olur, o kadar başarılı olur ki, dünyada o'nun adını duymayan bir tıp adamı kalmamıştır.
bu profesör türk olduğunu her fırsatta haykırmış, kendi icat ettiği,tasarladığı ameliyat aletlerine; ayşe, ceylan, leyla, eşek semeri gibitürkçe isimler vermiş ve konusunda ki her tıp adamı bu isimleri kullanmaya başlamıştır.tahmin edeceğiniz üzere bu kişi türkiye de bir hastane açmak istemiş ama türk bürokrasi duvarını aşamamış ve halen bunu gerçekleştirememiştir.
oysa isviçre; ülkede 60 yaşını aşan doktorlara ameliyat izni verilmemesine karşılık iki sene üst üste yasalarını değiştirerek ona bu hakkı tanımıştır.
bu ünlü cerrah sonunda türkiye de tüm üniversitelerimizden takdir
edildi ve cumhuriyet tarihinde ilk kez, tbmm tarafından "onur madalyası" aldı.
bu kişi; profesör ''gazi yaşargildi''.
şair can yücel'in oğlu, yeni can yücel doktor olarak mezun oldu ve babası onu can arkadaşı gazi yaşargil'e gönderdi. o da onu beyin cerrahı olarak yetiştiriyor. şu an doç. dr. yeni can yücel...
Geri: CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
-can babayla ilgili başka bir anı;
kendisi bir etkinlikte sahneye cikarak siir okumaya koyuldu. tabi her zamanki gibi cilaliydi. "oksurukler siire dahil degil" diye de uyardi. siirlerini okudu, alkisini aldi, indi inecek sahneden. biz de sasirdik, hayret kufur etmedi bu sefer diye. tabi yine bizi sasirtmasini bildi, kursuye tekrar dondu ve "kusura bakmayin aksam aksam kafanizi s.ktim" dedi.
kendisi bir etkinlikte sahneye cikarak siir okumaya koyuldu. tabi her zamanki gibi cilaliydi. "oksurukler siire dahil degil" diye de uyardi. siirlerini okudu, alkisini aldi, indi inecek sahneden. biz de sasirdik, hayret kufur etmedi bu sefer diye. tabi yine bizi sasirtmasini bildi, kursuye tekrar dondu ve "kusura bakmayin aksam aksam kafanizi s.ktim" dedi.
Geri: CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
-Hasan Ali Yücel'i anma günü yapılmış. Konuşmacılar Milli Eğitim Bakanlığı'ndan, devlet erkanından falanmış. Kürsüye her çıkan Hasan Ali'yi yere göğe sığdıramıyormuş. Hatta bir ara rahmetlinin çok da iyi bir şair olduğu bile söylenmiş. Can Baba konuşmalar uzadıkça sıkılmış, bunalmış. Zaten Hasan Ali'nin oğlu olduğu için en öne oturtulmaktan da hoşlanmamış. Bir ara Emre Kongar konuşurken, "Emre, bi sus da biz konuşalım" demiş. Kürsüye çıkar çıkmaz ilk cümlesi şu olmuş: "Bi kere benim babam şiirden bi bok anlamazdı." Tabii kalabalık ve protokol şok olmuş. Salonda çıt çıkmıyormuş. Can Baba ise gayet rahat, babasıyla anılarını ballandıra ballandıra anlatmış. Konuşmasını bitirirken de, "Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim" şiirini okumuş. Şiir bittiğinde, salondaki kelli felli adamlar göz yaşlarını gizlemeye çalışıyormuş.
Geri: CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
hayatta ben en çok babamı sevdim.
karaçalılar gibi yerdenbitme bir çocuk
çarpı bacaklarıyla- ha düştü, ha düşecek...
nasıl koşarsa ardından bir devin,
o çapkın babamı ben öyle sevdim.
bilmezdi ki oturduğumuz semti,
geldi mi de gidici hep, hepp acele işi!..
çağın en güzel gözlü maarif müfettişi,
atlastan bakardım nereye gitti,
öyle öyle ezber ettim gurbeti.
sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40'ı geçerse ateş, çağ'rırlar istanbul'a.
bir helallaşmak ister elbet, diğ'mi, oğluyla!
tifoyken başardım bu aşk oy'nunu,
ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.
en son teştifine çıkana değin
koştururken ardından o uçmaktaki devin.
daha başka tür aşklar; geniş sevdalar için
açıldı nefesim, fikrim, canevim.
hayatta ben en çok babamı sevdim.
karaçalılar gibi yerdenbitme bir çocuk
çarpı bacaklarıyla- ha düştü, ha düşecek...
nasıl koşarsa ardından bir devin,
o çapkın babamı ben öyle sevdim.
bilmezdi ki oturduğumuz semti,
geldi mi de gidici hep, hepp acele işi!..
çağın en güzel gözlü maarif müfettişi,
atlastan bakardım nereye gitti,
öyle öyle ezber ettim gurbeti.
sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40'ı geçerse ateş, çağ'rırlar istanbul'a.
bir helallaşmak ister elbet, diğ'mi, oğluyla!
tifoyken başardım bu aşk oy'nunu,
ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.
en son teştifine çıkana değin
koştururken ardından o uçmaktaki devin.
daha başka tür aşklar; geniş sevdalar için
açıldı nefesim, fikrim, canevim.
hayatta ben en çok babamı sevdim.
Geri: CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
İNTİHAR !!
Balkonun altına kapamışlar hint horozunu
Önüne de bir kara tel çekmişler
Dünya yüzü görmesin diye...
Yine de herkesten önce ötüyor sabahları...
Erken öten horozu... sözü bir yerlerden
kulağına çalınmış olmalı...
Balkonun altına kapamışlar hint horozunu
Önüne de bir kara tel çekmişler
Dünya yüzü görmesin diye...
Yine de herkesten önce ötüyor sabahları...
Erken öten horozu... sözü bir yerlerden
kulağına çalınmış olmalı...
bülent_ülüs- Üye
-
Mesaj Sayısı : 241
Doğum tarihi : 16/08/92
Yaş : 32
Nerden : İZMİR
Memnunmusunuz ? :
Reputation : 3
Kayıt tarihi : 15/02/09
Geri: CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
YARADANA KURBAN
Tırnakları uzuyor İstanbul'un
Kirli bir masmavi
Ama ne kadar yaraşıyor yarabbi
Bu tırnaklar bu deli parmaklara
Ve ortayla işaret arasında mütemâdi bir cigara
Giderek minareler oluyorlar
Yaşıl bir köprüye rastladım demin
Bir diyeceğim yok dedi martılara
Başımı döndürmeseler
Başımı döndürmeseler böyle
Ben de dedim ki Allah'a
Feriştâhın gelse yaradamaz bu güzelliği
Sen bir turistsin amcabey
Tırnakları uzuyor İstanbul'un
Kirli bir masmavi
Ama ne kadar yaraşıyor yarabbi
Bu tırnaklar bu deli parmaklara
Ve ortayla işaret arasında mütemâdi bir cigara
Giderek minareler oluyorlar
Yaşıl bir köprüye rastladım demin
Bir diyeceğim yok dedi martılara
Başımı döndürmeseler
Başımı döndürmeseler böyle
Ben de dedim ki Allah'a
Feriştâhın gelse yaradamaz bu güzelliği
Sen bir turistsin amcabey
bülent_ülüs- Üye
-
Mesaj Sayısı : 241
Doğum tarihi : 16/08/92
Yaş : 32
Nerden : İZMİR
Memnunmusunuz ? :
Reputation : 3
Kayıt tarihi : 15/02/09
Geri: CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
ŞEY GİBİ
Fethi Naci'ye
Şey gibi herbişeyim yahu
Satır yazamıyorum
Sanki kendimle değil
Dünyayla ölüyorum
Bağırsam bağırsam bağırsam
Bağırdığımı duymuyorum
Tek bir musluk var açık
Onunla akıyorum
İstemeden istemeden istemeden
İstiyereeeek
Ah sen ölüm denen topal köfte
Buluştuk bak cenabette
İçim rakı dışım su
Bu mahmur cinayette
Çocuklar çocuklar çocuklar
Sizlen doğmamış mıydık biz birlikte
Fethi Naci'ye
Şey gibi herbişeyim yahu
Satır yazamıyorum
Sanki kendimle değil
Dünyayla ölüyorum
Bağırsam bağırsam bağırsam
Bağırdığımı duymuyorum
Tek bir musluk var açık
Onunla akıyorum
İstemeden istemeden istemeden
İstiyereeeek
Ah sen ölüm denen topal köfte
Buluştuk bak cenabette
İçim rakı dışım su
Bu mahmur cinayette
Çocuklar çocuklar çocuklar
Sizlen doğmamış mıydık biz birlikte
bülent_ülüs- Üye
-
Mesaj Sayısı : 241
Doğum tarihi : 16/08/92
Yaş : 32
Nerden : İZMİR
Memnunmusunuz ? :
Reputation : 3
Kayıt tarihi : 15/02/09
Geri: CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
ÖZLEDİM SENİ..
özledim seni...
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
''git artık'' demek
''beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa''
demek sana nede zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek....
özledim seni...
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
''git artık'' demek
''beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa''
demek sana nede zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek....
bülent_ülüs- Üye
-
Mesaj Sayısı : 241
Doğum tarihi : 16/08/92
Yaş : 32
Nerden : İZMİR
Memnunmusunuz ? :
Reputation : 3
Kayıt tarihi : 15/02/09
Geri: CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
SARDUNYAYA AĞIT
İkindiyin saat beşte
Başgardiyan Rıza başta
Karalar bastı koğuşa
Ikindiyin saat beşte
Seyre durduk tantanayı
Tutuklayıp sardunyayı
Attılar dipkapalıya
İkindiyin saat beşte
Yataklık etmiş zaar
Suçu tevatür ve esrar
Elbet bir kızıllığı var
Ikindiyin saat beşte
Dirlik düzenlik kurtulur,
Müdür koltuğa kurulur
Çiçek demire vurulur
İkindiyin saat beşte
Canların gözü yaşta,
Aklı idamlık yoldaşta,
Yeşil ölümle dalaşta
İkindiyin saat beşte
İkindiyin saat beşte
Başgardiyan Rıza başta
Karalar bastı koğuşa
Ikindiyin saat beşte
Seyre durduk tantanayı
Tutuklayıp sardunyayı
Attılar dipkapalıya
İkindiyin saat beşte
Yataklık etmiş zaar
Suçu tevatür ve esrar
Elbet bir kızıllığı var
Ikindiyin saat beşte
Dirlik düzenlik kurtulur,
Müdür koltuğa kurulur
Çiçek demire vurulur
İkindiyin saat beşte
Canların gözü yaşta,
Aklı idamlık yoldaşta,
Yeşil ölümle dalaşta
İkindiyin saat beşte
bülent_ülüs- Üye
-
Mesaj Sayısı : 241
Doğum tarihi : 16/08/92
Yaş : 32
Nerden : İZMİR
Memnunmusunuz ? :
Reputation : 3
Kayıt tarihi : 15/02/09
Geri: CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
POETİKA
Yalnızlığı sevmiyorum
Yalnız kim ola ki
Kendim...
Kendimin kendini sevmiyorum
Kediler hariç...
Kahve ocakçısı olacaktım ben
Tuttum kavlimi
Yazdıklarımsa hep nafile
Hep nişanlı angaje ısloganlı
Can, diyorlar, bir kahve yap şu dümenin ağzına
Kallavi olsun!
Bende yoksa kahve, yemişçiden tedariklenip
Ve cezveyi ateşe sürüp, üstüne yemeni, şekerini
Taşırmadan pişiriyorum
Biliyorum, bilmez miyim bu kahve ocağınnan
Ocağımızı bucağımızı
Isıtamayacağımı!
İşte onun içinde de içim titreyerek
Cezvenizi sürüyorum ateşe
Yalnızlığı sevmiyorum
Yalnız kim ola ki
Kendim...
Kendimin kendini sevmiyorum
Kediler hariç...
Kahve ocakçısı olacaktım ben
Tuttum kavlimi
Yazdıklarımsa hep nafile
Hep nişanlı angaje ısloganlı
Can, diyorlar, bir kahve yap şu dümenin ağzına
Kallavi olsun!
Bende yoksa kahve, yemişçiden tedariklenip
Ve cezveyi ateşe sürüp, üstüne yemeni, şekerini
Taşırmadan pişiriyorum
Biliyorum, bilmez miyim bu kahve ocağınnan
Ocağımızı bucağımızı
Isıtamayacağımı!
İşte onun içinde de içim titreyerek
Cezvenizi sürüyorum ateşe
bülent_ülüs- Üye
-
Mesaj Sayısı : 241
Doğum tarihi : 16/08/92
Yaş : 32
Nerden : İZMİR
Memnunmusunuz ? :
Reputation : 3
Kayıt tarihi : 15/02/09
Geri: CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
ÖYLE Bİ
Temiz gömlegimi giydim talimden sonra
Ayaklarını yıkıyor çeşme başında erler
İşte sen öyle bir serindin
Tuzladan kaptılarla inerken şehre
Ne güzel şey sivil denmesi çıplağa
Ve gün-açık penceresinden meselerin
Yamacın kuytusuna sokulmuş mavi
Ufacık bi parça deniz gibiydin
Şipka biberleriyle konmuş okulun camlarına
Arnavut Köyünün o muhacir güneşi
İste sen öyle bi cumartesiydin
Sahanlıkta saçlarını tarıyor kızlar
Raylar ondan böyle kıvılcımlanıyor
Köşeleri dönerken, önlükleri altından
Dünyaya başlar gibi aybaşlarının kokusu
Kalkan al tıramvaydın ergenlik durağımdan
Meyvahoşun orda bir sabahcı kahvesi
Gün ağarmıştı ama ben günaydın demedim
İşte sen öyle ışıklı bir yerdin.
Bilmiyordum hiç burda bir fırın olduğunu
Diz çöktüm asfalta, baktım aşağı, üüüü'üh!..
İşçiler ateşler ay çörekleri
Ve kılıc gibi taze ekmek kokusu...
Dağıttık evvel-allah yalnızlıkları
Yaşamak düğünse, sen orda gelindin
Seni soydum, Güler, dünyayı giyindim
Temiz gömlegimi giydim talimden sonra
Ayaklarını yıkıyor çeşme başında erler
İşte sen öyle bir serindin
Tuzladan kaptılarla inerken şehre
Ne güzel şey sivil denmesi çıplağa
Ve gün-açık penceresinden meselerin
Yamacın kuytusuna sokulmuş mavi
Ufacık bi parça deniz gibiydin
Şipka biberleriyle konmuş okulun camlarına
Arnavut Köyünün o muhacir güneşi
İste sen öyle bi cumartesiydin
Sahanlıkta saçlarını tarıyor kızlar
Raylar ondan böyle kıvılcımlanıyor
Köşeleri dönerken, önlükleri altından
Dünyaya başlar gibi aybaşlarının kokusu
Kalkan al tıramvaydın ergenlik durağımdan
Meyvahoşun orda bir sabahcı kahvesi
Gün ağarmıştı ama ben günaydın demedim
İşte sen öyle ışıklı bir yerdin.
Bilmiyordum hiç burda bir fırın olduğunu
Diz çöktüm asfalta, baktım aşağı, üüüü'üh!..
İşçiler ateşler ay çörekleri
Ve kılıc gibi taze ekmek kokusu...
Dağıttık evvel-allah yalnızlıkları
Yaşamak düğünse, sen orda gelindin
Seni soydum, Güler, dünyayı giyindim
bülent_ülüs- Üye
-
Mesaj Sayısı : 241
Doğum tarihi : 16/08/92
Yaş : 32
Nerden : İZMİR
Memnunmusunuz ? :
Reputation : 3
Kayıt tarihi : 15/02/09
Geri: CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
OKUYANA RAHMET
Mitralgözüyle karşı tepelerden
Biçtikçe siyah başaklarını gecenin
Horull uykularımıza kasteden
O tezayaklı eşkıya
Suyolcu Memet Pehlivan
Vadesi doldukta
Güneş müfrezelerinin yaylım ateşiyle
Vuruldu şafakta
Yatıyor şimdi
Rahmet okusak da okumasak da
Kanlar içinde upuzun
Dere boyunda
Eski dölyatağına dönüyor sanki
YAĞMUR
Mitralgözüyle karşı tepelerden
Biçtikçe siyah başaklarını gecenin
Horull uykularımıza kasteden
O tezayaklı eşkıya
Suyolcu Memet Pehlivan
Vadesi doldukta
Güneş müfrezelerinin yaylım ateşiyle
Vuruldu şafakta
Yatıyor şimdi
Rahmet okusak da okumasak da
Kanlar içinde upuzun
Dere boyunda
Eski dölyatağına dönüyor sanki
YAĞMUR
bülent_ülüs- Üye
-
Mesaj Sayısı : 241
Doğum tarihi : 16/08/92
Yaş : 32
Nerden : İZMİR
Memnunmusunuz ? :
Reputation : 3
Kayıt tarihi : 15/02/09
Geri: CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
gerçektn güzel şiirler arkadaşlar paylaşım için teşekkürler
selin- Administrator
-
Mesaj Sayısı : 937
Doğum tarihi : 15/06/94
Yaş : 30
Nerden : İstanbul
Takım :
Memnunmusunuz ? :
Ruh Hali :
Reputation : 3
Kayıt tarihi : 17/01/09
Geri: CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
gerçektn güzel şiirler arkadaşlar paylaşım için teşekkürler
selin- Administrator
-
Mesaj Sayısı : 937
Doğum tarihi : 15/06/94
Yaş : 30
Nerden : İstanbul
Takım :
Memnunmusunuz ? :
Ruh Hali :
Reputation : 3
Kayıt tarihi : 17/01/09
Geri: CAN YÜCEL ŞİİRLERİ
HERŞEY SENDE GİZLİ
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
Kübra- Tecrübeli Üye
-
Mesaj Sayısı : 788
Doğum tarihi : 13/08/93
Yaş : 31
Nerden : ist
Takım :
Memnunmusunuz ? :
Reputation : 0
Kayıt tarihi : 10/02/09
1 sayfadaki 2 sayfası • 1, 2
1 sayfadaki 2 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz